Saturday, August 24, 2013

(GugukluhayaT) HAYATIN İÇİNDEN KAHVE MOLASI.....Sen buna yaşamak mı diyorsun?.........G



                   HAYATIN İÇİNDEN

                                               

 

 

 Hayat Bilgisi

 Sen buna yaşamak mı diyorsun?

İnsan, ekmeksiz, susuz yaşar. Ama rüyasız, idealsiz yaşayamaz.
Rüyaların biyolojik ve fizyolojik yanıyla uğraşanlara bakılırsa, insanın asıl ihtiyaç duyduğu şey uyku değil, uykunun meyvesi olan rüyadır. Uykuya dalıyorsak, rüyaya varmak içindir. Kalıbımızı dinlenmeye alıyorsak, bunun temini ancak rüyalanma ile söz konusu. Bu tesbitten hareket edecek olursak, rüya görmeyen, kalıp halinde yatıp paket halinde uyanan kişi, rahata erememekte, dinlenmiş hissedememektedir. Yani bir bakıma rüya görmemek, bir tür rahatsızlıktır.

Yine rüya üzerine kafa yoranlara kulak verecek olursak, rüya görmemek diye bir şey esasen mevzuubahis değildir. Herkes bir şekilde rüya görür. Sadece gördüğü rüyaları hatırlayamayan kişiler vardır. Gece boyu rüya görmüş olsa bile, gördüklerini hafızası bir şekilde ulaşılamayacak yerlere atmaktadır. Yahut sahiden rüya görmeyen vak'alar da vardır ki, bunun için pek çok sebepler öne sürülmektedir. Bunlardan biri, sadece beden seviyesinde, sadece yeme, içme, üreme ve boşaltım biçiminde somut bir hayat yaşamak, -fikir, his ve kadim ulemamızın 'latifeler' diye ifade ettiği- ince hissiyat adına hiçbir şey yaşamamak. Bunları tamamen rafa kaldırmak. Siz buna bir tür robotlaşma da diyebilirsiniz.

Sabahın köründe acı bir zil sesiyle uyanıyor, palas pandıras tuvalete ve lavaboya koşturuyor, servisi ya da otobüsü kaçırmamak için elindeki poğaçayı dişleyerek seğirtiyor, bir bedenlik yer açabilmek için epey bir mücadele verdikten sonra, tütün kokularına karışan deodorant kokularıyla yarı sarhoş olmuş bir vaziyette işyerine ulaşıyor, müdürün yahut şefin çatık kaşlarının gölgesinde kartını basıyor, öğleye kadar kâh odalar arasında mekik dokuyarak, kâh ıstampa, mühür, damga girdabında savrularak, kâh bir klavyenin tuşlarında tıkırtıya dönüşerek, kâh müşterinin karşısında dinlermiş gibi yaparak saatlerini geçiriyor. Saat kampana zili gibi 12.30'u gösterdiğinde 'Hım, evet, acıkmış olmam gerek' diyerek acıktığına hükmediyor, yemek fişiyle yemeğe iniyor, temcit pilavı gibi her hafta aynı listeyle önüne gelen yemeği tıkınıyor, hazmı kolaylaştırmak için ya çaycı Nurettin'den ya da kahve makinesinden sıcak içeceğini alıyor, böylece üretim adına biraz daha zindeleştikten sonra öğleden önceki teraneye aynen devam ediyor.

Peki diyelim ki buna mecbur, ekmek parası, rızk endişesi, vesile-i mâişet… Ya iş çıkışı ne yapıyor? Yol üstünde market mabedinde bir parça alışveriş ayini yapıp eve geliyor. Çok yorgun, hatta bitik olduğunu düşünüyor. Yemeği mideye yuvarlayıp, üstüne de çayı höpürdettikten sonra, 'kafam çok dolu, kafamı boşaltmam gerek' diyor ve o mâlûm kumanda savaşlarından sonra televizyonun karşısına kuruluyor. O kanal senin bu kanal benim zihnini ordan oraya zıplattıktan sonra, haber ve magazin programlarında bazen köpürerek, bazen gevşeyerek kendini uykunun kollarına bırakıyor.

Biçare "modern insanın" hayatı, dünyanın neresinde olursa olsun, üç aşağı beş yukarı böyle geçmemekte midir? Senin hayatın, benim hayatım, onun hayatı. İyi ama bizatihi kendisi baştan sona bir kalın uykudan ibaret olan bu hayat tarzının rüya, ideal, ufuk neresinde? Bu kalın uykunun içinde rüya yok ki! Rüya olmayınca, sadece kalıbı dinlendirme esasına dayalı bir biyolojik ömür yaşayınca, varlığımızın içine konulmuş olan ruh, kâlp, akıl, onca beceri, onca duygu, onca zekâ, onca sezgi, onca lâtife ne halt edecektir?

Zihnime doluşan çağrışımlar arasından, ünlü zenci lider, özgürlük tutkunu Martin Luther King'in meşhur deyişi yankılanıyor içimde: "Bir rüyam var."
Gökyüzünün hüzünlü temaşâcısı, bir kâinat seyyahı olan Said Nursi'nin "gâye-i hayal olmazsa, ezhan enelere döner' (insanın aklında bir hedef, bir hayal olmazsa, o artık bedeninin kölesi olur, heveslerinin peşinde koşan egois ve hedonist biri olur)
 tespiti uğulduyor zihnimde. Gaye ve hayal deyince okul bitirmek, para kazanmak, mal mülk edinmek, araba almak gibi şeyleri anlayanlar canlanıyor gözümde.

yusuf özkan özburun

 yaşlı şiirleri, yaşlı şiiri

KISSADAN HİSSE

 

Sadâkat budur

Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış.
Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlaşmış; "acelesi olduğunu,  röntgen istemediğini" söylemiş.
Hemşireler yaşlı bir adamın acelesinin ne olabileceğini merak edip, sebebini sormuşlar.
-"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı. etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
Hemşire; "Eşinize haber iletir, gecikeceğinizi söyleriz" deyince;
Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: "faydası olmaz, ne yazık ki karım alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle: "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.
Adam cevaplamış:"İyi de, ben onun kim olduğunu biliyorum."

 

TEBESSÜM

 

Zamanında zenginlerden  birinin canı sıkılmış ve
- Bana asla doğru olamayacak bir yalan söyleyebilene bir kese altın vereceğim! demiş.
Yalancılar, hemen adamın konağına koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.
- Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir
yavru. Kaptı mı götürür tabii!..
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..
- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da
pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa
  kral odur tabii!..
- Efendim, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını
dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece zengin adam, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse ona
"evet, hakikatten bu bir yalandır" dedirtememiş.
Ama bir gün bir Kayserili gelmiş;
- Efendim, siz benim babamdan borç olarak bir kese altın
almıştınız. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır derseniz ödülümü verin, yalan değil derseniz borcunuzu ödeyin.

 

SEVGİ

 

Çocukluğumuzda Yaptıklarımız

Aşağıdakilerden en az bir kaç tanesini yapmamış kaç çocuk vardır aranızda ? 
-Bakkaldan eve gelene kadar ekmeğin bütün kıtır yerlerini koparıp yemek.
-Demir parmaklığı olan evlerin önünden geçerken eldeki çubukla parmaklıktan trrrrk sesleri çıkarıp ev sahiplerini rahatsız etmek.
-Perdeden perdeye uçarak tarzancılık oynamak ve kopan korniş yüzünden anneden hafif yollu sopa yemek.
-Masanın altına uzay gemisi Atılgan'ı çizip uzaycılık oynamak, çiğnenmiş ekmek  içiyle sivri kulak yapıp mistır spak olmak. 
-''Hadi beni cennete götür'' deyip namaz kılan evdeki büyüklerin sırtına atlamak. 
-Karlı havalarda sınıfa gizlice kartopu sokup ön sırada oturanların önlüğünden içeri atmak.
-Küçük yeşil kurbağayı bir kutunun içine koyduktan sonra paketleyip kızlara hediye etmek.
-Evin içine çadır kurup kızılderilicilik oynamak. 
-Oluklu saçtan çatısı olan çay bahçelerinin çatısına taş atıp taşın çatıdan yuvarlanırken çıkardığı sesleri dinlemek. 
-Mutluyken Şarlo veya penguen gibi yürümek. Hatta orangutan takliti yapmak.
-Kalkıp gitmelerine yakın misafirlerin papuçlarının bağcıklarını düğümlemek. 
-Apartmanların kapı zillerini veya taksi duraklarının elektrik direklerindeki çağrı zillerini çalıp kaçmak.
-Dişleriyle gazoz açmaya çalışmak, gazozu çalkalayıp ona buna püskürtmek. 
-Kafayı balkon demirleri arasına, parmakları şişeye veya musluğa sıkıştırmak.
-Aynı anda çekirdek yiyip çiklet çiğnemek ve  sonra sakızı onun-bunun saçlarına yapıştırmak.
-Balkona gizlenip gelene geçene su tabancasıyla su püskürtmek.


h

--
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email to gugukluhayat+unsubscribe@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at http://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/groups/opt_out.

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate