(GugukluhayaT) HAYATIN İÇİNDEN KAHVE MOLASI...Herkes İçin Geçerli Bir Reçete......G
| HAYATIN İÇİNDEN KAHVE MOLASI
Hüseyin BAYHAN
|
Herkes İçin Geçerli Bir Reçete
Yaradan, insanın karşısına tahmin bile edemeyeceği sürprizler çıkarıyor. "Olmaz, yapamam" dediklerimizi yapıyoruz, "bu benim başıma gelmez" dediklerimiz, başımıza geliyor, kocaman kocaman laflarımızı tek tek yutuyoruz. Yani hayat bizi yavaş yavaş törpülüyor, sivriliklerimizi alıyor.
Bu güne kadar öğrenmek istediğimiz, yapmak istediğimiz her şeyi denedik ve yaptık. Bana bunun bir kabiliyet olduğunu söylediler. Hayır, denemeden hiçbir şeye yapamam demedik. Bugüne kadar.... bu benim başıma gelmez demedik, hayret hayat bizi şaşırtmadı. Affetmeyi öğrendik. Törpüyü ben kendimiz kullandık. Çok şükür kimse bizi törpülemedi. Çünkü yumuşak başlıyız. İnandıklarımızda inatçıyız.
Vermek vermek vermek... Hep eksiliyoruz sandık, Ama şimdi, okuduklarımızla ne kadar güçlendiğimizi gördük. Başkalarını kandıramayacağımızı, sadece kendimizi kandırdığımızı öğrendik. Kendimizle yüzleşiyoruz. Hatâlarımızı keşfediyoruz. Böylece tâze kalıyor, yenileniyoruz. Aynı kararda asla kalmıyoruz. Belki geç oluyor, ama sonuçta oluyor. Kimisinin izi kalsa da, sarılmayan yara kalmıyor. Başımıza gelen her ne ise, sevip terk edilmek de olsa, kavuşamamak da olsa, ayrılmak da olsa, hepsinin bizim için hayırlı olduğunu anlıyoruz. Kaderimizi yazanın sadece bizim için “hayır” dilediğini biliyoruz. O’na güveniyoruz. İşte o zaman hiç yanılmıyoruz. Mutsuz da olmuyoruz. Başımıza gelen her ne ise. Vaki olan her ne ise... İnandık, iman ettik, huzuru bulduk sonunda. Her yeni gün yepyeni şeyler getiriyor. Her yeni günde sonlar yaşanırken, ilkler de yaşanıyor. Âşık olduğumuzu zannettiklerimize, gerçekten âşık olmadığımızı, dostlukların aşk kadar önemli olduğunu anlıyoruz zaman içinde. Olmazlar için döktüğümüz gözyaşlarına üzülüyor, vaktiyle kızdığımız şeylere gülüyoruz. Nefretler yok oluyor, evvela kendimizle barışıyoruz. Kendisi ile barışık olanın, kendiliğinden dünya ile barışık olduğunu öğreniyoruz. Taşkınlıklar duruluyor, duruluyoruz. Yaradan'ın sürprizleri hiç bitmiyor. Her gelen gün, yepyeni bir gün. Bir öncekine hiç benzemiyor, ve biz artık bunu biliyoruz.
|
Hiç Kimse Kendisini Vazgeçilmez Sanmasın Bir gün bir doktora, gerginlik ve tedirginlikten şikayetçi olan bir hasta gelmiş. Evet, bulundukları noktada kendilerini vazgeçilmez gören;
|
NÜKTELER | |
Bir İnsanı Tanıma Yolları Nelerdir? 'Bir adam bir hususta Hz. Ömer'in yanında bir şâhitlikte bulunmuştu. Ömer ibnü'l-Hattâb hazretleri ona, ' Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir, dedi. ' İnsanın takvasını ortaya koyan, muamelesidir. Bu adam, alış-veriş yaptığın bir kimse midir? ' Bununla, insanın ahlâkının güzel veya çirkin olduğunu anlamaya imkân veren bir yolculuk yaptın mı? diye sordu.
Mutlu Olmak İçin Hayattaki amacımız ne? Çoğunluğun vereceği cevap "mutlu olmak"tır. İyi hoş da, doğduğumuz andan itibaren bize bu neden hiç anlatılmaz? Evde ve ya okulda neden bundan hiç bahsedilmez? Bize okulda yaklaşık yirmi yıl boyunca lüzumlu lüzumsuz binlerce şey öğretildi, hattâ ezberletildi. Çocuklara "büyüyünce ne olacaksın" diye sorarlar ya hani. Siz hiç bir çocuğun "ben mutlu olacağım" dediğini duydunuz mu? Çünkü çocuklara mutlu değil, başarılı olmak öğretilir. Her daim komşunun oğlundan yahut kızından bir adım önde olması. Bir yarış atı gibi yani. Ama çocuk daha fazla para, ün, şan, şöhret istiyor mu peki? Belki çobanlık yapmak istiyor, tabiatta hayvanlarla başbaşa, yapayalnız olmak onu mutlu ediyor. Çobanlık onun hayatının mutlu geçmesi için gayet güzel bir yol olamaz mı yani? Bunu kalkıp çevresindekilere söylese, herhalde başına saksı düştü zannederler. Asıl konuya gelecek olursak nasıl mutlu olacağız biz? Öncelikle bildiğim şu: mutluluk bir şeylere sahip olunduğunda elde edilebilecek bir şey değil. Bir miktar para seni mutlu edecek sanıyorsan yanılıyorsun çünkü o miktar sahibi olduğunda sana yine yetmeyecektir emin olabilirsin. Mutluluk asla bir varış noktası da değildir. Dünyevi gayret neticesi geldiğin maddi noktayla mutlu oluyorsan, o nokta seni asla kesmeyecektir ve o haz seni yine dürtükleyecektir. Yani hep daha fazlasını isteyeceksin. Bunu yapma. Eşyalarının tümü sende şu anda emanet ve nefesin durduğunda hepsini başkaları kullanacak yani sen kiracısın dostum bu hayatta. Peki sonuç: Bunları yapmayalım da, nasıl mutlu olalım? Evvel emir, sen vaz geçilmez değilsin. Bu dünyadan ne vazgeçilmezler geldi geçti. Ne güçlü ne zengin ne sultanlar öldü gitti sen hala yaşıyorsun ve ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin. Dostluklar kurmalısın sağlam, samimi içten arkadaşların olmalı. Hayatının akıp gidişini beraber izlediğin ve keyif aldığın insanlar. Son nefesini vereceğin dakika bir sayaç gibi saniyelerini sayarken ve sen sona ne kadar yaklaştığını bilmiyorsan eğer, her ânının kıymetini bilmelisin ve zindan etmemelisin kendine hayatı. Kaderine yön verirken şunu asla unutmamalısın: Rabbin önüne ne getiriyorsa onu sakinlikle ve sevgiyle kucaklamalısın. Çok paran varsa bir çok kişinin hayatlarına dokun iyiliklerinle (maddi ve ya manevi). Ve işte senin paran bu sayede ölümsüz oldu.. Bedenimizin ihtiyaçları o kadar az ki; bedenimizden acıyı uzak tutalım, kendimize yeni manevi hazlar bulalım yeter. Tabiatımız bundan fazla bir şey istemez. Mesela bir dere kenarında, çimenlerin üstünde, koca bir ağacın gölgesi altında oturup onların güzelliğini içine sindirelim, o güzellikleri 'Yapan'ı düşünelim. Bakalım mutlu oluyor muyuz, olmuyor muyuz.
|
--
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email to gugukluhayat+unsubscribe@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at http://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/groups/opt_out.
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home