(GugukluhayaT) 05-İsmail Hakkı Pekin - Asker zihniyeti
Çok güzel bir inceleme olmuş. Anlatılanlar kesinlikle hayal mahsulü değildir. Türk subayının iyisiyle kötüsüyle özellikleri tane tane sıralanmış. Aslında kötü sayılan özellikleri de yerine göre meziyettir. Zor şartlarda orduların, milletin kurtuluşunu sağlamıştır bunlar. Ve her şeyden önemlisi Türk subayının bir şahsiyeti vardır. Bu çok önemli. Herşeyin parayla ölçüldüğü ahlaksızlıkların bir fazilet olarak sunulduğu bu çağda bulunmaz birşeydir. Anlatılanlar bir genellemedir. Elbette söyenen zihniyetin dışında subaylar da görülmüştür. İncelemede tarihten örnekler verilmiştir. Ve ben, ve başkaları şahittir ki, örnek verilen özellikler bu gün benzer şekilde yaşamaktadır. Bu çok ümit vericidir. Çünkü Türk subayını bekleyen çok önemli sorumluluklar vardır. Geçmişte olduğu gibi, şimdi de dahili ve harici bedhahlar çıkmıştır. Hatta şahsi emellerini müstevlilerin emelleriyle tevhid edenler de çıkmıştır. Ve millet, ve devlet gidişata bakılırsa yine Türk subayının ferasetine muhtaç olacaktır. Bunlar hep işin olumlu taraflarıdır. Ancak, Türk subayının fedakarlığı ve takdir beklemesine ilişkin söylenenler bu gün için ciddi bir sorundur. Benim tanıdığım ve bildiğim subaylar arasında ömrünün yirmi yılını ülkenin dağlarında geçirdikten sonra yaşanan hoyrat, aşağılayıcı muameleler hayal kırıcı, ümitleri yıkıcı tesir yapmıştır. Elbette günümüz subaylarının komutanlarına, ağabeylerine, yaşıtlarına, silah arkadaşlarına yapılan muameleler gerçek bir işgal orduları tarafından yapılanlardan hiç farklı değildir. Bakın dikkatinizi çekerim, ülkenin köyleri, mezraları bile değil, dağlarında geçen yirmi yıl diyorum. Ve yine dikkatinizi çekerim, bu insanlar dağlarda papatya toplamaya değil, günler için değil, aylar için değil, yıllar için gitmiştir. Ben genç bir teğmen olarak işe başladığı ilk andan itibaren generalliğine kadar sürekli olarak bu yaşantıyı sürdüren subaylar bilir ve tanırım. Ve geçen yıllar içinde bu yaşantıyı onurla tamamlamış ve şerefli bir emeklilik dönemine ulaşmış binlerce subay vardır. Geçmişten bu güne yaşamış yüzbinlerce subayı yandaki türden milletsiz, soysuz, dünyası para ve menfaat odaklı insanlarla tokuşturmak, yarıştırmak büyük hatadır. Yine çok ucuz bir şekilde askerin profesyonelliğinden bahisle, yapılan hizmetlerin parayla karşılığının ödendiğinin söylenmesi ağır bir hakarettir. Türk subayını bir lejyon, paralı asker gibi göstermek ağır bir aşağılamadır. Oysa yapılması gereken kuru bir teşekkür, bir plaket, toplum içinde farklılık hissettirecek bir saygı gösterisiydi. Bu çok ciddi bir yıkımdır. Askerlik tarihin her devrinde bir inanç, bir ideal işidir. Paralı askeler görülmüştür, ancak onlar vatan savunmasına değil, sadece işgal ve yağmaya yaramıştır. Türk ordusunu bu yıkımdan kendini kurtarıp, yeniden öz güven kazanması kolay değildir. Ve görüyorum ki, hala daha Türk subayına yapılan kötü muamele bitmiş, onuru iade edilmiş değildir. Günümüz siyasetinde genel bir teamül olmuştur. Son yüzelli yılda ülkede yaşanmış her türlü olumsuzluğu Türk subayına fatura etmek herkes için en kolay, en pratik aklanma yolu olmuştur.(O.P.) Korkarım, halk Türk subayına yapılan muameleyi izlemeyi sürdürdükçe, ve sesizliğiyle dolaylı onay verdikçe giderek iş içinde çıkılmaz bir hal alacaktır. Bende uyarması, sonra demedi demeyin. Birkaç yıl sonra çaresizliğe düştüğünüzde, ben adım gibi biliyorum ki, "Türk ordusu nerede, daha neyi bekliyor, halk muhtaç, halkın başka çaresi kalmamıştır" dediğinizde, tıpkı Godotu bekler gibi bir hiçliği bekliyor olabilirsiniz. Ve emin olun, ne Amerikan ordusu, ne Yunan ordusu size merhamet etmeyecektir. Oraj POYRAZ | Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk Mal aynı maldır....(O.P.) Mustafa Sabri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
|
İsmail Hakkı Pekin - Asker zihniyeti
YÖNDER - Aydınlık, 17 Eylül 2013
Salı, 17 Eylül 2013 00:00
Bugün farklı bir konuyu irdelemek istiyorum.
"Asker ve Siyaset" konulu kitap taslağını hazırlarken, benim ve arkadaşım E.Tümg.Ahmet Yavuz'un üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, asker zihniyetinin tanımlanmasıydı.
Asker zihniyeti nedir, nasıl tanımlanabilir ve bu konuda neler söylenebilir.
Bu konuyu özetlemek istiyorum.
Asker zihniyetine girmeden önce, Türk milletinin zihniyetinin tanımlanmasında bize ışık tuttuğunu değerlendirdiğim Yusuf Akçura'nın 91 yıl öncesine dayanan gözlemini aktarmak uygun olur:
"Ben zannediyorum ki, Batı Türklerinin çoğunluğunun hayatı anlama tarzı, diğer tabirle, cihana bakışı metafizik, destansal ve edebidir.
Bu, hayatı, çok necip, pek asil ve yüce bir anlama tarzıdır.
Eğer maddi imkân olsaydı da, bütün dünyada oturan milletler bu anlayış tarzını kabul etmiş bulunsaydı, insanlık cidden mesut olurdu!..
Bu anlayış tarzının milletimize pratik sahada bazı mühim faydalar temin ettiği de inkâr olunamaz: Türk, askeri karakterini, hayata metafizik ve destansal bir surette bakmış olmasına az borçlu değildir.
Sabır ve tahammül, azim ve kahramanlık, hayatı küçümseme, harikulade fedakârlık, bütün bu manevi kuvvetler bu anlayış tarzının semereleridir.
Maddi birçok eksikliklerimize rağmen bütün Büyük Britanya İmparatorluğu'nun tükenmez maddi vasıtalarıyla donanmış bir düşmana karşı kazandığımız son başarılarda işbu manevi kuvvetlerin büyük hissesini kim inkâr edebilir?
Bununla beraber, hatta sırf askerlik sahasında bile, yalnız manevi kuvvetlerin kafi bir başarı etkeni olduğunu da kimse iddia eylemez.
Hele harp, askerlik meydanından, iktisadi sahaya geçince, manevi etkenlerin tesiri daha ziyade eksilir.
Cihana sırf metafizik, destansal ve edebi bir noktadan bakan bir kavim, dünyayı maddi, gerçek ve iktisadi bir bakış açısından görenlerle iktisat sahasında mümkün değil rekabet edemez, aşık atamaz.
Dolayısıyla dünyaya bakışımızı genişletmek, tamamlaştırmak mecburiyetindeyiz"(1)
Asker zihniyetinden kasıt, onun meselelere genel olarak nasıl yaklaştığıdır.
Asker, bir görevi aldığında, sahibi olduğu değerler bütünü içerisinde bir karar verir ve uygular.
Bunun zihinsel arka planına "asker zihniyeti" demek uygundur.
Bu zihniyeti ortaya koyan belirgin tutum, davranış ve vasıfları ana hatlarıyla saptamaya çalıştık:
-
Genel olarak güvenlikçi bir yaklaşımı benimser.
İşini tesadüfe bırakmak istemez.
Bu nedenlerle risk almamayı tercih eder. -
İşinin doğası gereği tehdidi büyütme eğilimindedir.
Çünkü aldığı eğitim ve görevi onu karşılayabileceği en kötü senaryoya hazırlıklı olmaya iter. -
Eğitimi gereği şabloncudur.
Bu da onu belli sınırlar içinde düşünmeye ve kalmaya sevk eder.
Askeri görevlerde bu yaklaşım başarılı olabilir, ancak askerlik dışındaki durumlarda sorunlar yaratır.
Harpte karşılaşılması olası durumlarda yetersiz kalmasına yol açabilir. -
Provasını yapmadığı hiçbir işten emin değildir.
Kendini de hazır hissetmez.
Sürprizi sevmez. -
Görevine düşkündür, başarısızlığı hazmedemez.
Bunu canı ile bile ödeme eğilimi taşır.
Bunun tipik örneğini İstiklal Savaşı'nda 57.Tümen Komutanı Albay Reşat Çiğiltepe'nin tutumunda görebiliriz:
"Evet, başaramamıştı.
Tutamadığı bu sözle, hayatta ilk kez böyle bir şeyi başaramıyordu.
Ama neden kendisine hiç mermi gelmiyordu?
Neden etrafından geçmekte olanlardan biri, etten kemikten bedenini parçalamıyordu?(...)
Yoksa bunu kendisi mi gerçekleştirmeliydi?(...)
Miralay Reşat Bey kararlılıkla tekrar ayağa kalktı.
Ancak bu kez kum torbalarının arkasında ve siperin içindeydi.(..)
Bir küçük kağıt parçasını aldı ve titreyen eliyle üzerine aceleyle, muvaffakiyetsizlik beni hayatımdan bizar etti yazdı.
Katlayıp üst cebine koydu.(....)
Yine de sakin ve kararlı bir şekilde Revolver'ini deri kılıfından çıkardı, horozunu geri aldı.
Sağ şakağına dayadı, tetiği istinada getirdi ve bir süre öylece bekledi.
Sonra af diler gibi güneşli ve masmavi gökyüzüne son kez baktı.
İçinden son duasını etti; gözlerini kapadı.
Ve 27 yıllık vatan savunmasını ve 43 yıllık çetin geçen çok şerefli bir hayatı bir anda bitirecek şekilde, hiç tereddütsüz tetiği çekiverdi"(2) Albay Reşat Bey, Tümen hedefini saat 12.00'ye kadar alacağını vaat etmiştir, ama o saate kadar hedef ele geçirilemediği için hayatına son verir.
Oysa hedef 17.30'da ele geçirilir!.. -
Aşırı kuralcı ve talimatçıdır.
-
Yaptığı her işin meşru olmasını ister ve mutlaka hukuki bir dayanak arar.
-
Üretimden kopuktur.
Bu da onun yaratıcılığını olumsuz etkiler. -
Yaşam koşulları, görevin özellikleri, halktan kopmasına ve kendi kabuğunda yaşamasına yol açar.
-
Özgüveni yüksektir.
Bunu özsaygı ile besleyemediği zaman etrafına tepeden bakan bir kişiliğe bürünebilir. -
Vatanseverdir.
Ancak vatansever olmakla vatana doğru hizmet etmek arasındaki farkı bazen ayırt edemeyebilir.
1917 yılında, Irak cephesinde, Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Yüzbaşı Selahattin'i kendisine yaver olarak almak ister ve ona bu isteğini söyler.
Yüzbaşı Selahattin'in verdiği cevap bunu ifade eder: "Kumandanım, dedim, sizin bu teveccühünüze mazhar olmak benim için elbette ki kıymetli ve sevindiricidir.
Yalnız size bu istekleriniz çerçevesinde faydalı olacağımı sanmıyorum.
Siz belli inançlarınıza göre düşünür ve hareket edersiniz.
Bense kendimi bir yana bırakıp olayları yalnız millet ve devlet yararına tartarım.
Çok zıt sandığım bu iki görüşün beni size çok yakın çalışmaktan men edeceğini düşünüyorum"(3) -
Fedakârdır.
Bu özelliği dikkate değerdir.
Gazeteci Fatih Kerimi'nin şu tespiti bize bunu söyleme imkânı verir: "Mesela bir su üzerinden geçmek gerekse en önce subayların kendileri suya giriyorlar, çatışmaya girerken en önde kendileri ilerliyorlar.
Yemeği askerlerle birlikte yiyorlar.
Onlar aç kaldığında kendileri de aç kalıyor.
Askerlere kaba muamelede bulunmuyorlar, kardeşim, oğlum diye hitap ediyorlar (...)
Kırkkilise Savaşında subayların yüzde kırk beşi kırıldı, bu onların gayret ve hamiyetlerini göstermeye kâfidir"(4) -
Genelde dün bellediği doğrularla bugünü anlamaya ve problemleri çözmeye çalışır.
Bu onu hataya iter. -
Kendi içinde yaşadığı sistemin, sivil sistemlerden daha etkin olduğunu varsayar.
-
Temel komutanlık prensibini "komutan birliğinin yaptığı ve yapamadığı her şeyden sorumludur" olarak kabullendiği için merkeziyetçidir.
Bu onu bürokratik kılar.
İnisiyatif kullanma ve verme özelliğini törpüler.
Ancak bu prensip, komutanın sorumluluğu astlarının üstüne atmasını önler, bu yanı ile doğrudur. -
Teferruatçı eğilimler taşır.
Ayrıntıya saplanıp dikkatini esastan kaçırabilir. -
Görevinde komuta birliği prensibi hâkim bir faktör olduğundan, ordu dışındaki unsurlarla birlikte yaptığı çalışmalarda bile ortak sorumluluğu kendisi üstlenme eğilimi taşır.
-
Milli meselelerde çok hassastır, ancak bu meseleleri ele alışında statükonun muhafazası eğilimindedir.
-
Başlangıçta atak bir yapısı vardır.
Zamanla bu özelliği ihtiyatlı davranma yönünde evrilir. -
Yaşam anlayışı bakımından gelenekçidir.
-
Yeni teknolojileri benimsemeye yatkın ve uygulamaya heveslidir.
-
İnanç merkezli bir kavrayışı vardır.
Bu onu kuvvetli kılar.
Ancak, bu olumlu vasfını araştırmacı özelliği ile birleştiremediği takdirde kanaatlerden yola çıkarak hükümler oluşturmasına yol açar. -
Atatürk'ün değerlerine çok bağlıdır.
Ancak onun düşünce sistematiğini içselleştirmek yerine şekilci ve yüzeysel bir kavrayışı söz konusudur. -
Komutanın verdiği emri sorgulamaz.
Mutlak doğru kabul eder. -
Takdir edilme beklentisi yüksektir.
Ancak maddi beklentisi düşüktür. -
Mesai mefhumu tanımadan çalışır fakat zamanını etkin kullanma kapasitesi eleştirilebilir.
-
Adalete çok önem verir ve haksızlığın karşısında yer alır.
-
Merhametlidir ama genellikle astlarına sert davranmayı tercih eder.
Bu nedenle yüzü asık yaşar. -
Kendisine emanet edilen devlet malını koruma güdüsü çok yüksektir.
Bunun tipik örneğini Yüzbaşı Selahattin'in yaşam kesitlerinde görmek mümkündür.
I.Dünya Savaşı sonunda Türk Ordusu Azerbaycan ve Gürcistan'dan çekilmek durumundadır.
Tren istasyonunda vagonlarda bulunan mühimmatın Türkiye'ye getirilmesi mümkün değildir ve Ermenilerin eline geçmesi söz konusudur.
Cephanenin Gürcülere verilmesine ilişkin yaşanan öykü bilinmeye değerdir:
"Ben çok şık bir nişan olan Gürcü nişanını vereceklerini sandım.
Müsteşar biraz sonra hediyeyi açıkladı: İstediğim bir bankadan almak üzere bir milyon rublelik bir çek...
Yani yüz bin lira.
Müsteşarın bu teklifinden çok etkilendim ve üzüldüm, dedim ki: Ben size bu cephaneyi Ermenilerle dövüşeceksiniz ve bu dövüş bizim için yararlı olacak düşüncesiyle verdim.
Bu davranışımda bir vatanseverlik duygusu ve bir hizmet umudu vardır.
Fakat sizin vereceğiniz parayı aldığım dakikada ben devlet malını satan bir hırsız olurum.(...)
Harbiye Nezareti Müsteşarı (...) boynuma sarıldı (...) beni öptü: Senin kadar genç bir subayın, devletin siyasetini düşünerek hareket edebilmesi ve bu kadar büyük bir parayı bu kadar asil bir fikirle reddetmesi beni çok duygulandırdı.
Size battı diyorlar.
Hayır.
Elbette ki bu kafada ve karakterde sen yalnız değilsin.
Senin gibilerin olduğu devlet batmaz"(5) -
Sınırlı imkânlarla olağanüstü işler yapar.
-
Belki de en olumsuz yanı, kendi düşüncesini ifade etme becerisinin ve cesaretinin düşük olmasıdır.
Daha kötüsü, komutanın kafasındakini bulmaya ve söylemeye çalışmasıdır.
Bunun nedeni eleştirel bakışa hoşgörüsüzlük yanında bir üst rütbenin astından daha iyi düşündüğünün kabul edilmesidir.
Bunda geleneksel hasletimiz olan büyüğe saygının da özel bir rolü vardır. -
Önce vatan, sonra iş ve ailesi gelir.
Yine Yüzbaşı Selahattin'e başvuralım.
26 Mayıs 1919.Bekir Sami Bey Ege'de işgale karşı direniş örgütleme gayreti içerisindedir.
Akhisar'da kaymakamlık odasında, umutsuz bir şekilde Yüzbaşı Selahattin'le arasında şu konuşma geçer: "Selahattin, sen gençsin, belki hayata seni bağlayan umutların vardır.
Benimse hiçbir şeyim yoktur.
Ben ölmeye karar verdim.
İstersen sen de git.
Ben bu işe devam edeceğim.
Kumandana verdiğim cevap belliydi.
Ölüme hazır olduğumu ve esir bir vatanda yaşayarak umut ve hayal beslemenin olanaksızlığını dile getirdim"(6) -
Şüphecidir.
Kolay güvenmez. -
Genelleme eğilimi yüksektir.
-
Acelecidir.
Her şeyin bir an evvel olmasını ister. -
Şekilcidir.
Dış görünüşe çok önem verir. -
Çok söz vermez, verdiği sözü yerine getirme alışkanlığı vardır.
-
Sorunları üst tarafa aksettirmeden kendi içinde ve kendi imkânlarıyla çözme eğilimindedir.
-
En tepedeki komutanının her şeye çare bulacağı beklentisi içindedir.
Onu mükemmel addeder ancak bunun tersini gördüğünde hayal kırıklığı yaşar. -
Standartçı bir eğilim taşır.
Dipnotlar:
(1) Yusuf Akçura, Aydınlara Düşen Vazife, Birkaç Hitabe ve Makale, İstanbul, 2012, Kaynak Yayınları, s.83.
(2) Cihangir Akşit, Çiğiltepe, İstanbul, 2009, Doğan Kitap, s.
669, 670, 671.(3) İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin'in Romanı-I, İstanbul, 2010, Cumhuriyet Kitapları, 16.Baskı, s.249.
(4) Fatih Kerimi, İstanbul Mektupları, İstanbul, 2001, Yayına Hazırlayan: Dr.Fazıl Gökçek, Çağrı Yay., s.68.
(5) İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - I, s.394, 395.(6) A.g.e., Cilt 2, s.66.
a45UyF587661-201307301451-05
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
AKSAM YILDIZI. . . . . .
Yaz ortasindaydi
Ve geceyarisi,
Ve yildizlar yorungelerinde
Olgun olgun pirildarken,
Daha parlak isiginda
Kendisi goklerde
Kole gezegenlerin arasinda,
Isigi dalgalarda olan soguk ayin.
Soguk tebessumune dikmistim gozlerimi
Fazlasiyla - fazlasiyla soguktu benim icin
Derken kacak bir bulut,
Gecti ortu niyetine,
Ve ben sana dondum,
Magrur aksam yildizi.
Senin isigin daha degerlidir benim icin.
Cunku yuregime mutluluk verir
Goklerdeki gururun geceleri,
Ve daha cok begenirim
O alcaktaki daha soguk isiktan
Senin uzaktaki atesini.
Edgar Allan Poe
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home