Wednesday, September 18, 2013

(GugukluhayaT) 05-Re:TARİHTEN HATIRLATMALAR

Abla Osmanlı devlet yönetiminden Türklerin dışlanmasını ve devşirmelerin aslında asla devşirilemediklerinden bahsetmiş.
Devşirilenlere görünürde Müslüman isimleri verildiğini, ancak bunların eski dinlerine, örf ve adetlerine sadakat gösterdiklerinden bahsetmiş.
Yani sözde müslüman, asla Türk olmayan, özde yahudi, hristiyan çeşitli miletlerden cariyeler, paşalardan bahsediyoruz.
Bakın özellikle Türk isimleri demedim, müslüman isimleri dedim.

Ve bütün bunları işkembeden atmadan, kaynak göstererek söylemiş.

Saygılar
Oraj POYRAZ
--------------
15 Eylül 2013 17:04 tarihinde guzide filiz tuzcu <gftuzcu@hotmail.com> yazdı:
 

BÜYÜK ATATÜRK'E VE DOLAYISIYLA BÜYÜK TÜRK ULUSUNA DÜŞMAN OLAN VE HER FIRSATTA
 
ATATÜRK'E VE TÜRKLERE SALDIRANLAR   VE   TÜRKİYE'Yİ GÜNÜMÜZDEKİ KARANLIK TABLOYA
 
GETİRENLER, AYNI ZAMANDA KOYU BİRER OSMANLI HAYRANI OLUP -
 
OSMANLILARI HER FIRSATTA METHEDENLER VE OSMANLI ZİHNİYET VE UYGULAMALARINI
 
DİRİLTMEYE  ÇALIŞANLARDIR...   AYNI ZAMANDA, HALKI ETKİ VE KONTROL ALTINA ALMAK İÇİN "DİN
 
MASKESİNİ" DE USTACA  KULLANANLARDIR... 
 
PEKİ BUNLAR, NEDEN BÖYLE DAVRANMAKTADIRLAR?  
 
BU SORUNUN CEVABINI - SANSÜRLENMEMİŞ VE HADIM EDİLMEMİŞ OLAN "OBJEKTİF TARİHTE" ARAMAK GEREKİR... SÖZ KONUSU BU TARİHİ ÖĞRENMEDEN GÜNÜMÜZÜ ANLAMAYA  VE GELECEĞİ KURTARMAYA İMKÂN YOKTUR...
 
ÖZETLE;
 
Sırp Prensesi Mara- Despina'nın oğlu İkinci Mehmet'in üçüncü kez tahta oturmasıyla (1444 - 1481), gayrimüslim ve gayri-Türklerin lehine, Türklerin ve Müslümanların ise aleyhine olan uygulamaların başlamasının "dönüm noktası olduğu" tespit edilmiştir.   
"I. Murat'ın annesi  Horifira (takma adı Nilüfer Hatun) Grek idi,  Hıristiyan ve cariye idi. Fatih'in annesi de Hıristiyan ve cariye idi (takma adı Hûma Hatun). Bütün Osmanlı hanedanı Grek bir kadından - Horifira'dan  geliyor." Emine Çaykara, Tarihçilerin Kutbu - Halil İnalcık Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2005, s. 459.
 
Ünlü Osmanlı tarihçisi J. Stanford Shaw da konuyla ilgili şunları belirtmiştir; "Osmanlılar evlendikleri ve idareci konuma yükselttikleri Hıristiyan devşirmelere Müslüman adlar vermişlerdir ancak bu kişilerin özleri Grek ve dinleri Hıristiyan kalmıştır". Stanford J. Shaw - Ezel Kural Shaw, History Of The Ottoman Empire and Modern Turkey - Volume 1 (1280 - 1808), Cambridge University Press, Cambridge, 1977, s. 23 - 24.
 
İkinci Mehmet'in (Fatih'in) Greklerin hak ve özgürlüklerini yasal garanti altına almak için düzenlemiş olduğu Hatti-Şerif'in (kendi el yazısıyla yazmış olduğu kutsal fermanın), Greklerce "temel anayasal beratları olarak kabul ettiklerini bizzat ifade etmeleri" oldukça dikkat çekicidir. The Observer/24 Eylül, 1821, "The Turks and Greeks", s. 3.
 
Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu döneminde (Fatih Sultan Mehmet döneminde) yaşamış olan ve yabancı tarihçilerin "gerçekçi ve değerli bir tarihi kaynak" olarak kabul ettikleri  Grek tarihçi İmroz'lu Kritovulos, İkinci Mehmet için "İkinci Mehmet, Grekler için Helenik bir kahramandır" (Kritovulos, History Of Mehmed The Conqueror, Princeton University Press, 1954)diye ifade etmesi oldukça düşündürücüdür. Demek ki Kritovulos, "İkinci Mehmet'i Helenik bir kahraman" olarak betimlerken, Grek milletinin gerçek duygularına ve minnet hislerine tercüman olmuştur.
Tarih, Türk Milletini kucaklayan, himaye eden, koruyan, gelişmelerini - güçlenmelerini sağlayan - onlara değerli topraklar bahşeden bir Grek kralını kayıt etmemiştir... Zaten böyle bir şey "insan doğasına" aykırıdır; şayet o Grek kral kendini bir Türk olarak hissediyorsa, o başka tabi...
 
Evet Kritovulos'un oldukça doğru bir ifade kullanmış olduğu tespit edilmiştir; Grekler sahip oldukları her şeylerini, hatta bugün sahip oldukları bağımsız devletlerini, bu devletin topraklarını, sürekli Türkler aleyhine genişletmelerini dahi İkinci Mehmet'e ve sonraki Osmanlı padişahlarına borçludurlar... 
 
Çünkü İkinci Mehmet, Grek patrikhanesine ve Greklere, o günün şartlarıyla, hatta günümüz şartlarıyla dahi olağanüstü ayrıcalıklar ve özgürlükler tanımıştır... Yine ünlü bir tarihçi olan Erik Jan Zürcher, konu ile ilgili şunları söylemiştir; "Sultanların, Grek Ortodoks tebaaya tanımış oldukları haklar, Grekler tarafından en şiddetli bir biçimde istismar edilmiştir."Erik jan Zürcher, Turkey: A Modern History, Published By I.B. Tauris and Company Ltd., London, 2007, s. 19.
 
"Grek Kilisesi, Osmanlı yönetimlerinden aldığı özel imtiyazlar sayesinde, her zaman Doğu'nun egemen kilisesi konumunda olmuş ve bu gücünü, hüküm sürdüğü insanlar üzerinde eziyet ve baskı aracı olarak kullanmıştır. Türk yönetimi bu duruma  müdahale etmemiş, hatta bu olumsuz gidişatı ve baskıyı bertaraf etmek için bir Türk politikası geliştirmemiştir. Grekler, sadece Hıristiyanlara değil, Müslümanlara da terör uygulayarak, kendilerine o gücü ve yetkiyi sağlayan Türklere karşı, en ağır düzeyde ihanet suçunu işlemişlerdir. The Times/Ekim 20, 1821, s. 2.
 
"İkinci Mehmet'in Grek Genadius'u patrik olarak ihya etmesinin İslâm Hukukuna aykırı olduğu ifade edilmiştir, çünkü İstanbul gönüllü olarak teslim edilmemiş ve şehir savaşla alınmıştır. Bu görüş çerçevesinde İkinci Mehmet'in Grekleri ve Kiliselerini koruması altına alması, Sultan'ın diğer hususlarda olduğu gibi, bu hususta da İslam Hukuku kanunlarına itibar etmediğini göstermiştir. Hiç bir tereddüt yoktur ki, patriğe bahşedilen haklar muazzamdı ve bu haklar Grekleri, Osmanlı Devleti içinde Hıristiyan bir devlet kurmaya kadar götürmüştür." Franz Babinger, Mehmed The Conqueror and His Time, Princeton University Press, Princeton, 1978, s. 105 - 106.
 
"İkinci Mehmet'in, Grek İstanbul Patrikhanesini ihya etmesiyle patrikhane, daha önce Antakya - İskenderiye - Kudüs Patrikhaneleri ile teokratik olarak eşit düzeydeyken, padişahtan aldığı güçle Osmanlı yönetiminin ortağı konumuna sahip olmuş ve bu ayrıcalık onu, daha önce eşit olduğu patrikhanelerden daha üstün bir konuma yükseltmiştir. İstanbul Grek Patrikhanesinin yükselişi ve diğer patrikhanelerden üstün konuma gelmesi, doğrudan doğruya İkinci Mehmet'in inisiyatifi ve Greklere bahşettiği imkânlara gerçekleşmiştir." Kemal H. Karpat, Studies On Ottoman Social and Political History (Selected Articles and Essays), Koninklijkr Brill, Leiden, 2002, s. 537 - 589.
 
Ayrıca İkinci Mehmet, Bursa'da bulunan Ermeni patriği de İstanbul'a davet edip, Ermeni Patrikhanesini kurdurtmuş ve bu patrikhaneyi de ihya etmiştir...
 
Aynı İkinci Mehmet, Greklere ve diğer gayrimüslimlere gösterdiği hoşgörüyü, olağanüstü ihsanları ve özgürlükleri, kendi soydaşları, dindaşları! ve velinimeti olan  Türklere maalesef göstermemiştir. (Evet Türkler elbette padişahların velinimetiydi çünkü Osmanlı İmparatorluğunu kuran, bu devletin gerçek sahibi olan, devleti, emeği, malı, ürünü,  kanı ve canıyla yaşatan elbette Türklerdi... Bilindiği gibi gayrimüslimler, sekiz - on yıl süren askerlik hizmetlerinden muaftılar. Onlar da, devletin ve ülkenin verimli ve kârlı işleriyle uğraşıp, zenginleşip, her açıdan güçlenmişlerdir.)
 
Osmanlı Devleti İslam dini altında, ancak İslâm ile ilgisi olmayan - kurallarını kendileri koydukları "sahte bir dinle" Türkleri kıskaç ve baskı altına almış, Türklerin Kuran'ı ana dillerinde okumalarını yasaklamış, dinen bilinçlenmelerini, faydalı ilimler öğrenmelerini, iktisadi - siyasi  ve sosyal açıdan gelişmelerini engellemişleridir.
Bu durumun pek çok kanıtı vardır, ancak biz burada sadece bir tanesinden söz edeceğiz;  Kuran'da "dinde zorlama yoktur" (Bakara - 256. Âyet), "kullarıma söyle en güzel sözü söylesinler, puta tapanlara dahi sert davranmasınlar..." (İsrâ - Âyet 53) ve bunlara benzer Âyetler varken, "Osmanlı padişahları Türklere hiç de hoşgörü göstermemiş,  namaz kılmak ve oruç tutmak zorla dayatılmış, İkinci Mehmet fermanlar çıkartarak bunları yapmayanları ağır cezalara çarptırmıştır; örneğin dayak - falaka cezaları, para cezaları gibi..". Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002, s.167. 
 
Yabancı bir seyyah da "namaz kılmayan - oruç tutmayan Müslüman Türklerin, Osmanlı kadılarınca  "iğrenç" diye nitelendirildiklerini, böyle suçlanan Müslümanların boyunlarına tilki kuyruklu tahta bir boyunduruk takılarak, bütün şehirde sokak sokak dolaştırılıp, teşhir edildiklerini ve aşağılandıklarını" anılarında yazmıştır. Gyula Kaldy Nagy, "Osmanlı İmparatorluğu'nun İlk Yüzyıllarında Kutsal Savaş", O. Özel - M. Öz, Söğüt'ten İstanbul'a, İmge Kitabevi, Ankara, 2000, s. 404. 
 
Yüzyıllarca en kötü hayat şartları ve baskılar altında yaşamaya çalışan, cephelerden cephelere sürülerek can verdirilen, en ağır tarım işleriyle, en ağır vergi yükleriyle ezilen Türklerin söz konusu bu acıklı halini ünlü değerli düşünür - tarihçi ve devlet adamı Ziya Gökalp şöyle anlatmıştır; "Bizim zamanımızda propagandalarla "Türklerin cibilliyetsiz ve barbar olduklarına" Türkleri dahi inandırmaya gayret ediyorlardı, bu yüzden o zamanlar Türk unvanını kabul eden bir kişi yok gibiydi... Aslında Türk olan pek çok genç "Arnavutluk'la - Kürtlük'le vs..." öğünüyorlardı. Türklüğü ile övünen tek bir tek kişi yoktu... Türk kelimesini, ayıplı unvanlar gibi, kimse üzerine almak istemiyordu. Türk Doğu Anadolu'da "Kızılbaş", İstanbul'da "kaba - saba -  köylü - taşralı" olarak anılıyordu." Hilmi Ziya Ülken, Ziya Gökalp - Seçme Eserleri - 1, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2006, s. 22.  
 
(Elbette aklı - şuuru olan her vatandaş "Türkler, kendi vatanlarında neden bu duruma düştüler?" diye sormalı ve cevabını tarihte aramalıdır.)
 
Türklerin içine düştüğü vahim durum,  yabancı gözlemcilerin de dikkatini fazlasıyla çekmiştir;
Osmanlı döneminde Türklerin durumu bir İngiliz gazetesinde şöyle dile getirilmiştir; "Greklere olağanüstü hak ve özgürlükler vererek, onları canlandırmalarının, bir gün elbette Türkler için, kaçınılmaz bir şekilde  ölümcül sonuçlar doğuracağı muhakkaktı...Nitekim böyle de olmuştur. Türklerin, anlamsız geleneklerine "saçma - sapan" bir şekilde bağlılıkları yüzünden (aslında gazetede "stupid" kelimesini kullanmıştır ancak ben bunu kullanmak istemedim) kendisini sarıp -sarmalayan tehlikelere karşı gözlerini yummuş ve gerçekleri görememişlerdir." The Observer/Eylül 24, 1821, The Turks and Greeks, s. 3.
 
"Türklerin anlamsız geleneklerine körü körüne bağlılık " dedikleri, Türklere  "Allah'ın yeryüzünde gölgesi" diye, kutsal - vazgeçilmez olarak tanıtılan padişahlara, Türklerin anlamsız ve körü körüne bağlılıkları kast edilmiştir; bilindiği üzere "Kurtuluş Savaşı" döneminde bile, Türk Milletini kendi kaderine terk eden - hatta işgalci düşmanlara  uysalca teslim eden padişaha, Türklerin halâ bağlı olmaları durumunu kırmak oldukça zor olmuştur.
 
Büyük Atatürk bu durumu şöyle izah etmiştir; "Ulus ve ordu, padişah ve halifeliğin hainliğinden haberi olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağalarıyla içten bağlıydı ve uysaldı. Ulus ve ordu, kurtuluş yolu düşünürken, kendisinden önce, padişahın ve halifeliğin kurtuluşunu düşünüyordu. Padişahsız ve halifesiz kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinden yoksundu. Bu inançla bağdaşmaz oy ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline... Hemen "dinsiz - vatansız - hain" ve istenmez olur." Gazi Mustafa Kemal, Nutuk - Söylev Cilt 1,
Türk Tarih Kurumu  Basımevi, Ankara, 1999, s. 15 - 17.
 
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRK TOPRAKLARINI KENDİ KEYİF VE ARZULARINA GÖRE PAYLAŞAN VE BU BAĞLAMDA GREKLERE, ERMENİLERE, ARAPLARA VS... DE CÖMERTÇE! TOPRAK VAAD EDEN EMPERYALİST BATILILAR, BUNU DÜNYA KAUOYUNDA MEŞRU GÖSTERMEK İÇİN, BUGÜN DE YAPTIKLARI GİBİ "TÜRKLERİ SADECE KÜÇÜK BİR ETNİK GRUP OLARAK" GÖSTERME ÇABALARI İÇİNE GİRMİŞLERDİR.
 
 
BU HAKSIZLIĞA EN GÜZEL CEVABI, TÜRKİYE'Yİ BİR BAŞTAN BİR BAŞA DOLAŞAN, İNCELEMELER VE ARKEOLOJİK KAZILAR YAPAN - ÜNLÜ İNGİLİZ TARİHÇİ VE ARKEOLOG WİLLİAM MİTCHELL RAMSAY VERMİŞTİR; "ANADOLU'NUN TAMAMINA YAKINI MÜSLÜMANDIR. BARIŞ İÇİN MÜZAKERE YAPMADAN ÖNCE, İLK OLARAK BU GERÇEK DİKKATE ALINMADAN ÇÖZÜM BULUNAMAZ. GÜNÜMÜZDE PEK ÇOK YAZAR "ANADOLU'DAKİ MÜSLÜMANLARIN FARKLI IRKLARA MENSUP OLDUKLARINI" İDDİA ETMEKTEDİRLER... MÜSLÜMANLAR ARASINDA BENİM DE TESPİT EDİP, YAZMIŞ OLDUĞUM UFAK -TEFEK ÖNEMSİZ FARKLILIKLAR VARDIR- ÖRNEĞİN KÜRTLER - AVŞARLAR - TÜRKMENLER - YÖRÜKLER - AZERİLER - ALEVİLER VS... BUNLAR İÇİNDE BİRBİRLERİYLE EVLENMEYENLER DAHİ VARDIR... ANCAK BUNLARIN BİRBİRLERİYE TAM OLARAK KAYNAŞMAMALARI BÜYÜK BİR TALİHSİZLİKTİR...  VE BU KAYNAŞMAMANIN TEMEL NEDENİ DE, OSMANLI HÜKÜMETLERİNİN YANLIŞ POLİTİKA VE YÖNETİMLERİNDEN KAYNAKLANMIŞTIR." The Guardian/Mayıs 29, 1919, "Allies and Anatolia - (Müttefikler ve Anadolu) The İncalculable Evils Of Partition (parçalamanın - bölmenin hesap edilemeyecek olan şerleri - kötülükleri ), s. 9. 
 
Bir başka İngiliz Gazete haberi de henüz 20. yüzyılın başında 1901 yılında, artık can çekişmekte olan Osmanlının elindeki Türk topraklarını "kapışma planlarından" bahsetmiştir; "Türk sorusu her gündeme geldiğinde bütün milletler,  Türk İmparatorluğuna ait olan her hangi bir toprak parçasını nasıl kaparız diye iştahla beklemektedirler." The Guardıan/12 Eylül, 1901, Universal Peace Conference At Glasgow - The Ermenian Question - Christianty and the War Spirit"., s. 9.  
                              -------------------------------------------------------------------------------
 
Çeşitli bahaneler öne sürerek, çeşitli sorunlar uydurarak, Türkiye'de pek çok etnik grup varmış gibi göstererek, bin bir entrika ve planla  Türk topraklarını paylaşmak - bölmek isteyenleri durduran, emperyalistlerin kudurmuş iştahlarını kesen; bize vatanımızı - onurumuzu - haysiyet ve namusumuzu iade eden Büyük Atatürk'ü, değerli silah arkadaşlarını, bütün askerlerimizi ve fedakâr Büyük Türk Milletini bin bir hayır ve minnetle tekrar anıyor, aziz hatıralarının önünde bir kez daha sevgiyle - saygıyla - minnetle eğiliyoruz... Onların hakları asla ödenmez... Nankör olmamak lâzım...
 
EVET BİR KEZ DAHA ALTINI ÇİZELİM "TARİH BİR MİLLETİN HAFIZASIDIR" - EY TÜRK MİLLETİ HAFIZANI YİTİRME - YOKSA YİNE OSMANLI DÖNEMİNDEKİ İÇLER ACISI HALİNE DÜŞERSİN...
 
UNUTMA Kİ ZAMANLA ÖZÜNE TAMAMEN YABANCILAŞAN - TÜRK KÜLTÜR VE İSLAM DİNİNDEN UZAKLAŞAN - YOZLAŞAN OSMANLILAR DÖNEMİNDE, TÜRKLER YÖNETİMDEN UZAKLAŞTIRILMIŞ, HER MİLLET FAZLASIYLA HİMAYE EDİLEREK, İHYA EDİLMİŞTİR, KALKINDIRILMIŞ VE TOPRAK SAHİBİ YAPILMIŞTIR,  TÜRKLERDEN BAŞKA HER MİLLET... 
 
ŞİMDİ DÜŞÜN BAKALIM,  GÜNÜMÜZDE OSMANLILARA KİMLER HAYRAN!  


--

zaryop:jaro

Kendi gorusunu begenen dogruyu bulamaz.

Ehl-i hikmet
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate