(GugukluhayaT) 05-Uğur Dündar: Şükrü Elekdağ röportajı....
Uğur Dündar: ‘Iktidarın mezhepsel dış politikası iflas etti’
18 Eylül 2013
Suriye krizi konusunda bir yıl önce SÖZCÜ’ye söyledikleri doğru çıkan bilge diplomat Şükrü Elekdağ ile son gelişmeleri değerlendirdik.
İŞTE O SÖYLEŞİ:
Sevgili okurlarım,
ABD Başkanı Obama ile Rusya lideri Putin, Suriye’deki kimyasal silahların imhası üzerinde anlaştı.
Böylece tüm dünyanın gerilim içinde beklediği ABD’nin Suriye’ye yönelik hava operasyonu, şimdilik rafa kalktı.
Ardından soruna siyasi bir çözüm bulmak amacıyla 2.Cenevre Konferansı’nın toplanması gündeme geldi.
Suriye meselesine siyasi çözüm konusunda hem küresel aktörler olan ABD ile Rusya arasında, hem de uluslararası alanda bir konsensüs oluşmuşken, Başbakan Erdoğan’ın hâlâ tek başına savaş çığırtkanlığı yapması siyasi basiret ve sağduyusunun sorgulanmasına neden oluyor.
Sadece bu hususta değil, diğer konularda da Erdoğan hükümetinin aldığı irrasyonel kararlarla dış politika, çok tehlikeli bir çıkmaza girmiş durumda.
Ankara bu tutumunu "değerli yalnızlık" gibi gülünç kavramlarla izaha çalışıyor.
Sınırımızı ihlal eden Suriye helikopterinin jetlerimiz tarafından düşürülmesi, savaş tehlikesinin kapımızda olduğu şeklinde değerlendiriliyor.
Bugün, daha önceki sohbetlerimizde Suriye kriziyle ilgili tüm öngörüleri gerçekleşen bilge diplomat, Washington eski Büyükelçisi Şükrü Elekdağ ile son gelişmeleri ele alacağız.
UĞUR DÜNDAR (UD): Sayın Elekdağ Türkiye-ABD ilişkilerinde son dönemde soğuk rüzgarlar estiği öne sürülüyor.
Siz de aynı kanıda mısınız?
Bu konuda görüşünüz nedir?
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): Washington-Ankara ilişkileri o kadar gergin ki, durumun kriz olarak nitelenmesi hiç de yanlış olmaz.
Kriz, Başbakan’ın Mısır’da Mursi’ye karşı düzenlenen darbenin arkasında İsrail’in olduğunu söylemesiyle başladı.
Başbakan elinde bu iddiasını kanıtlayan bir "belge" olduğunu da söylemişti.
Ancak "belge" dediği kanıt, iki yıl önce düzenlenen bir panelde Yahudi asıllı Fransız düşünür Bernard Levi’nin Mısır’la ilgili olarak dile getirdiği tahminlerden ibaretti.
Aynı gün, Beyaz Saray bir açıklama yaparak "Başbakan’ın sözlerini kuvvetle kınadı" ve İsrail’e yönelik iddianın "saldırgan, dayanaksız ve hatalı" olduğunu vurguladı.
Zehir zemberek açıklama Ankara’da şok etkisi yaptı.
Bir süre nutku tutulan Başbakan alttan alarak, "Beyaz Saray’ın cevabını duyunca üzüldüm.
Muhatabımız Beyaz Saray değildi.
Beyaz Saray’a ne oluyor da konuşuyor.
Konuşması gereken İsrail olmalıydı" demekle yetindi.
Bir ömür boyudur Türk-Amerikan ilişkilerini yakından izleyen bir kişi olarak şunu söyleyebilirim: "Hiçbir Türk Hükümeti, Washington’un bu kadar sert bir kınamasına ve bu denli haşin bir üslup ve ağır ifadelerle yaptığı bir uyarıya muhatap olmamıştır"
UD: Kriz ilişkileri nasıl etkiler?
ŞE: 2004 Mart’ında Türkiye benzer bir krizle karşılaştı.
Hamas’ın kurucusu Şeyh Yasin, sabah namazında camiden çıkınca tekerlekli sandalyesinde İsrail uçağının attığı roketle paramparça edildi.
Başbakan Erdoğan bu cinayeti kınadı ve İsrail’i "devlet terörü" uygulamakla suçladı.
Erdoğan’ın sözleri, ABD’deki İsrail lobisinin kuvvetli tepkilerine ve ABD basınının Türkiye aleyhine kampanya başlatmasına yol açtı.
Bu arada Erdoğan, aylar geçmesine rağmen Başkan Bush’tan talep ettiği randevuyu bir türlü alamıyordu.
Washington randevuyu Erdoğan’ın Tel Aviv’e gidip Şetila katliamı suçlusu "Kasap" lakaplı Ariel Sharon’la görüşmesinden sonra verdi.
Yani Washington vizesini almak için Erdoğan’ın Sharon’un ayağına giderek durumu düzeltmesi gerekti!
Ve ondan sonra Bush tarafından 2005 Haziran’ında Oval Ofis’te kabul edildi.
Bu itibarla, bundan böyle taş çatlasa Başbakan Erdoğan İsrail ile buzları eritmeden Beyaz Saray’da Obama ile görüşemez.
Söylediklerim yanlış anlaşılmasın.
Ortadoğu’daki ABD hegemonyasının bekçiliğine soyunmuş olan AKP Hükümeti ile ilişkilerini aksatmak Washington’un işine gelmez.
Ama Erdoğan’ın Beyaz Saray’da kabulü de İsrail vizesi olmadan gerçekleşmez.
Bu ifademe mim koyun!
UD: Yani, Türkiye-ABD ilişkileri İsrail’in ipoteği altında…
Utanç verici bir durum!..
Şimdi Suriye meselesine eğilelim.
Obama-Putin anlaşması "ille de savaş" diyen Erdoğan’ın dünya gerçeklerine ne denli ters düştüğünü açıkça ortaya koydu.
Ankara’nın Suriye batağından çıkış yolu nedir?
ŞE: Önce, Petersburg’daki G-20 zirvesinde AKP iktidarının Suriye politikasının iflasının tescil edildiğini belirteyim.
O kadar ki, Obama ile Putin, askeri müdahalenin engellenmesini öngören bir plan üzerinde ön mutabakat sağlarken, Suriye meselesinde merkezi bir konumu olan, ağır bir yük ve ciddi riskler üstlenen Türkiye’nin Başbakanı’na danışmaya tenezzül bile etmediler.
Mutabakat hakkında bilgi bile vermediler.
Bu, hazmı son derece zor, kasdi ve en hafifinden dışlayıcı ve küçümseyici davranıştır.
Sizinle Suriye konusunda yaptığımız ve SÖZCÜ’de 27 Haziran 2012’de yayımlanan röportajda, Erdoğan’ın "Esad rejimini bitirme" ve Sünni isyancıları destekleme politikasının, bölgeyi ve Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini, "Türkiye’nin mezhepsel-kültürel dokusu üzerinde de çözülme etkisi yapacağını" belirtmiştim.
Rusya ile ABD’nin de, seküler eğilime sahip Baas rejiminin muhafaza edilmesinde ve Müslüman Kardeşler ile Selefilerin hakimiyetiyle sonuçlanacak bir çözümün önlenmesinde fikir birliği içinde olduklarını vurgulamıştım.
Önümüzdeki 2.Cenevre Konferansı’nın bu ilkeleri esas alan bir çözüme odaklanacağı anlaşılıyor.
Hükümet izlediği mezhepsel politika ile Suriye’nin yakılıp yıkılmasına yol açtığı gibi, Türkiye’de de Sünni-Alevi kışkırtmacılığına ve mezhepsel saflaşmanın derinleşmesine neden oldu.
Suriye batağından çıkış yolu, Hükümet’in hatasını kabul edip Esad’ı ve rejimini askeri yöntemle düşürme hedefinden vazgeçmesi, El-Kaide bağlantılı Cihatçı radikal unsurlara desteği kesmesi ve Cenevre Konferansı gibi girişimleri desteklemesidir.
Düşürülen Suriye helikopterine gelince, bugünkü konjonktürde misilleme yaparak krizi tırmandırmanın Şam’ın işine gelmeyeceğini düşünüyorum.
UD: Başbakan, Mısır’daki olayların tartışıldığı bir TV oturumunda ağlamış ve uzun süre gözyaşlarını kontrol edememişti.
Dış politikada duygusal ve romantik olduğu gündeme gelince, siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "Başbakan’ın rasyonelliği ve reel politikayı gözardı etmeyen bir ahlakilik içinde hareket ettiğini" açıkladı.
Akdoğan haklı mı?
ŞE: Dış politikada, dürüstlük, inanılırlık ve ahlaki değerlerin gözetilmesi önemli ilkelerdir.
Ancak önde gelen ilke, ulusal çıkarların korunmasıdır.
Machiavelli, Prens adlı eserinde, bireysel ahlak ile politik eylemin birbirine karıştırılmamasını önerir.
Başbakan Disraeli de, "Devletlerin ebedi dostları değil, ebedi menfaatleri vardır" diyerek dış ilişkilerde ulusal çıkarların ahlaki değerlerin üstünde olduğunu vurgulamıştır.
Unutmayalım, 2009’da hileli bir seçimle iktidara gelen İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ı ilk tebrik eden, bugün Mursi’nin kaderine yas tutan AKP iktidarıdır.
Kaddafi’nin öldürülmeden önce son dakikaya kadar "dostlarım" diye şefaat beklediği Erdoğan ile İtalya Başbakanı Berlusconi’nin kıllarını dahi kıpırdatmamaları da, dış politikanın ulusal çıkara dayalı acımasız yüzünü gösteriyor.
Ayrıca, Başbakan’ın politikasında bir katre rasyonellik ve gerçekçilik de yoktur.
Olsaydı, iktidar en yakın komşularıyla ve dost olduğu ülkelerle düşman konumunda olur muydu?
Türkiye şimdi "sıfır dostu olan bir ülke" olarak niteleniyor, hatta alaya alınıyor…
Cumhuriyet devrimleri ve laiklik tahrip edildi
UD: Peki Türkiye bu perişan duruma nasıl düştü?
ŞE: Türkiye’nin dış politikasının tehlikeli bir çıkmazda olmasının nedeni AKP’nin din ve mezhep eksenli dünya görüşünden kaynaklanıyor.
İktidara gelmesinden itibaren AKP, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet ve toplum yapısını ve dış politikasını Sünni İslamcı görüşe göre şekillendirmek istemişse de, böyle bir dönüşüm gücünü kendisinde görmediğinden bu projesini gizlemiştir.
AKP iktidarı, AB’ye üye olmayı öncelikli bir siyasi hedef olarak ilan etmek ve AB normlarına uygun reformları gösterişli bir şekilde gerçekleştirmek suretiyle, hem Türkiye’deki geniş bir aydın çevresini, hem de Batı dünyasını, modern ve çağdaş bir toplum yapısını ve çoğulcu demokratik bir sistemi içtenlikle benimsediğine inandırmıştır.
Batı dünyası bir süre AKP’yi, İslami değerlerle demokrasiyi bağdaştıran ve gevşek bir laiklik ortamında uygulayan bir sentezin yaratıcısı olarak görmüş ve övmüştür.
Ancak, 2007 seçimlerini izleyen dönemde yeterli siyasi güce sahip olduğu kanısına varan AKP fanatik bir ihtiras ve cüretle Türkiye’nin temel kimliğini Osmanlıcı-Sünni İslami kimliğe dönüştürmeye girişmiştir.
Bu hamlenin başarılı olması için, ordunun ele geçirilmesi ve Cumhuriyet devrimleri ile Kemalizm, laiklik, Türk Milleti ve ulus-devlet kavramlarının tahrip edilmesi ve bu kavramları savunan bütün kurumların tasfiyesi gerekiyordu.
AKP bu hedeflerini büyük ölçüde gerçekleştirmiş ve dış siyasetini de bu kimliğe uygun şekilde formüle etmiştir.
Halen AKP, Sünni merkezli ve Şia ile çatışma eksenli bir Ortadoğu siyaseti izliyor.
Bunu sözde yeni Osmanlıcılık vizyonuyla kamufle ediyor.
İktidarın Suriye’de bataklığa saplanan dış siyasetinin nedeni bu Sünnici ve Şia ile çatışmacı dış siyasettir.
Irak’ı kendine düşman etmesi de bu siyasetten ileri geliyor.
Erdoğan’ın Mısır’daki Müslüman Kardeşler’le aşırı derecede özdeşleşir hale gelmesi ve bölgedeki diğer Müslüman ülkelere olduğu kadar ABD ile AB’ye de ters düşmesi, yine bu sebeptendir.
İdeolojik körlüğü nedeniyle önünü göremeyen, basiretsiz, yüzünü Batı dışı dünyaya çevirmiş, aşırı duygusal ve şaşkın bir iktidarla yönetiliyoruz.
Sözlerimi Mehmet Akif’in şu dizeleriyle bitireyim: "Kadermiş!" Öyle mi?
Haşa bu söz değil doğru/Belanı istedin Allah da verdi…
Doğrusu bu.
UD: Sayın Elekdağ hükümetin dış politikasına yönelik çarpıcı değerlendirmelerinize çok teşekkür ederim.
ŞE: Ben teşekkür ederim, Sayın Dündar.
SÖZCÜ
a45UyF587661-201307301451-05
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
Tehlike ogrenilmez.Goethe
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home