(GugukluhayaT) 05-Gizli tanığın karışık numarası
Mecelleye göre tanık nasıl olmalı?
Bana sorarsanız ilkel, geride kalmış bir hukuk düzenidir.
Ama günümüz mahkemelerinin yaptıkları Mecelleye bile uymaz.
Misal adil olmadığı bilinen, yalancı şahitliği tesbit edilmiş, sözüne güvenilmez olduğu anlaşılan, husumet sebebi bulunan bir sürü gizli tanık vardır.
Oraj POYRAZ
Gizli tanığın karışık numarası
Nurettin KURT/ ANKARA
6 Aralık 2013
ERGENEKON, Zirve Yayınevi cinayetleri soruşturmalarında, ‘gizli tanık’ sıfatıyla sansasyonel ifadeler veren, ‘Deniz Uygar’ kod adlı İlker Çınar’ın, gerçek nüfus ve ikamet bilgilerine ulaşılması amacıyla yapılan yazışmalar ortalığı karıştırdı.
9’uncu Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldürülmesi davasına bakan Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, "267...82" TC kimlik numaralı İlker Çınar’ın adresinin tespitini istedi.
Emniyet, "Bu TC no’su, İlker Çınar’a değil İlker Tuncay’a aittir" yanıtını verdi.
TC numarasının sahibi olan eski bakanlardan İlker Tuncay ise olayın ortaya çıkması üzerine yaklaşık 8 ay önce kimliğini kaybetmiş olduğunu söyledi.
Karışıklığın teknik bir hatadan kaynaklandığı iddia edilse de konunun Özal davasının 9 Aralık Pazartesi günü yapılacak duruşmasında açıklığa kavuşması bekleniyor.
BEYANIYLA DAVA AÇILDI
İlker Çınar, Malatya Cumhuriyet Savcılığı’nda 4 Şubat 2012’de verdiği ifadede Levent Ersöz ve ekibinin Turgut Özal’ı zehirleterek öldürdüklerini iddia etmişti.
Özal soruşturmasını yürüten savcı, bu beyana da yer veren bir iddianame hazırladı ve Levent Ersöz hakkında ‘ağırlaştırılmış ömür boyu hapis’ cezası istemiyle dava açıldı.
Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, bu süreçte deşifre olan gizli tanık Çınar’ın, mahkemede ifade vermesi için işlem başlattı.
Çınar’ın adres beyanı dikkate alınarak Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’ne talimat yazıldı.
Ancak Tarsus Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi, verilen adreste bu isimde bir şahsın yaşamadığını belirterek, talimat yazısını iade etti.
Bunun üzerine Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, İlker Çınar’ın adresinin tespiti için Tarsus Emniyet Müdürlüğü’ne 18 Eylül 2013 tarihinde bir talimat yazısı gönderdi.
Tarsus Emniyet Müdürlüğü’nden gelen 4 Ekim 2013 tarihli cevap yazısında, "Bahse konu T.C.Numarası ve kimlik bilgileri bildirilen İlker Çınar isimli kişinin yapılan T.C.Kimlik No ile POL-NET kimlik paylaşım adres sorgu sisteminde yapılan sorgulamasında kişinin İlker Tuncay olduğu, bu kişinin U...sok.No.Ankara’ adresinde ikamet ettiği tespit edilmiştir" denildi.
Emniyet’in yazısında, "Talimat evrakında adı geçen İlker Çınar ismi ile ilgili polis sorumluluk alanımızda yapılan araştırmalar neticesinde adı geçen şahsa ait herhangi bir açık adrese ulaşılamamıştır" bilgisi de yer aldı.
25 Mayıs 2012’de Malatya’da ifade veren Çınar’ın, TC kimlik numarasını "485.....78" olarak verirken, adresini de "Ergenekon Mah.....sokak..no... Tarsus" olarak beyan ettiği öğrenildi.
Ankara’daki adrese gittiğimizde, burada ANAP döneminin bakanlarından İlker Tuncay’ın oturduğunu belirledik.
Antalya’da tatilde olan Tuncay’a telefonla ulaştık.
Tuncay, nüfus cüzdanını 7-8 ay önce kaybettiğini, gizli tanık olduğu belirtilen kişiyi tanımadığını, olaylarla bir ilgisi olmadığını söyledi.
Levent Ersöz’ün avukatı Hulusi Coşkun, "Gizli tanık sahte tanık mıdır?
Başkasına ait kimlikle mi ifade vermiştir" diyerek, konunun aydınlığa kavuşması için mahkeme kalemine gitti.
DELİL KABUL EDİLMEMELİ
Coşkun, görevlilerden, "Yazışmalarda teknik bir yanlışlık yapılmış olabilir" yanıtını aldı.
Coşkun, Hürriyet’e, "Müvekkilim, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor.
Gizli tanık ciddiye alınarak dava açıldıysa öncelikle mahkemenin bu şahsın gerçek kimliği konusunda kesin bilgiye sahip olması gerekir.
Mahkeme kalemi, teknik bir hata yapıldığını söylüyor.
Bunun açıklığa çıkması için 9 Aralık’ta mahkemede talepte bulunacağım.
Bu kadar ciddi, cumhurbaşkanı eşinin iffetsizlik iddiasına yol açan, bir generalin onurunu konu eden davalar daha ciddi görülmelidir.
Gizli tanık, bu olayda olduğu gibi kimliklerle, adaleti saptırmaktan başka iş görmüyorlar.
Düzgün yargılama için gizli tanık beyanlarının delil kabul edilmesinden vazgeçilmelidir" dedi.
SANSASYONEL İFADELER
İlker Çınar, ifadelerinde Türkiye Ulusal Strateji ve Harekat Dairesi’nin (TUSHAD), Ergenekon örgütünün silahlı kanadı olduğunu, suikaste kurban giden savcı Doğan Öz cinayeti ile Zirve Yayınevi, Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin bu yapı tarafından gerçekleştirildiğini, Turgut Özal’ın da Levent Ersöz ve ekibi tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü öne sürmüştü.
B- Mahkemede Şahitlik İçin Gerekli Şartlar
Mahkemede şahitlikte bulunmaya "edâ-i şehadet" adı verilir. Mecele m. 1687, "meclis-i muhakemenin haricinde olan şehadet mu'teber değildir" diyerek, şahitlerin ifadelerini hâkimin huzurunda vermeleri gerektiğini, mahkeme dışında yapılan şahitliğin geçerli olmayacağını ([59]) belirtmiştir ([60]). Dolayısıyla davacı, şahitlerin mahkeme dışında bir yerde şahitlikte bulunduklarını iki şahitle isbat etse, geçerli değildir ([61]).
Mahkemede şahitlikte bulunabilmek için, şahitlerin şahısları, ifadeleri ve şahitlik ettikleri konu ile ilgili birtakım şartlar aranmaktadır. Bu şartları genel ve özel olmak üzere ikiye ayırarak incelemek mümkündür.
1- Genel şartlar
Bunlar, bütün şahitlerde bulunması gereken şartlardır. Bunların bulunmaması durumunda o kişinin şahitliği kabul edilemez.
a- Fiil Ehliyeti
Mahkemede şahitlik yapabilmek için gerekli ilk şart, şahidin fiil ehliyetine sahip olmasıdır ([62]). İslâm hukuk terminolojisinde âkıl ([63]) ve bâliğ olmak ([64]) olarak nitelenen fiil ehliyetine sahip olma, temyiz kudreti ile büluğa ermenin birlikte bulunması halinde söz konusudur ([65]). Temyiz kudreti, makul surette hareket edebilme iktidarını belirtir. Buna sahip olmayan kimsenin, şahitliğin ne demek olduğunu anlayamayacağı için, şahitliği kabul edilmez ([66]). Dolayısıyla, deliler ve henüz düşünecek çağda olmayan çocuklar şahitlik yapamazlar ([67]). Aynı şekilde, şahitin büluğa ermiş yani erginlik çağına girmiş olması da aranır ([68]).
..........
d- Âdil Olmak
Mecelle m. 1705'de, "Şâhidin âdil olması şarttır. Âdil, hasenâtı seyyiâtına galip olan kimsedir. Binaenaleyh rakkas ve mashara gibi namus ve mürüvveti muhil hal ve hareketleri itiyad eden eşhasın ve kizb ile maruf olan kesanın şehadetleri makbul olmaz" ([76]) diyerek bu hususu düzenlemiştir. Buna göre, şahitin hiç kötülüğü bulunmayan değil ([77]), iyi davranışları kötü davranışlarından fazla olan âdil bir kişi olması gerekir ([78]).
Şahitlerin âdil olmaları şartı, verdikleri habere güvenebilmek için aranmıştır. Burada adâlet, dürüstlük anlamında kullanılmakta, dürüstlüğün ise tam bir sınırı bulunmamaktadır. Bu sebeple, dürüstlüğün objektif ölçüsünü dikkate almak gerekir. Bu da, kişinin mensubu bulunduğu dinde haram olduğuna inandığı şeylerden sakınması olarak kendisini gösterir ([79]).
Söz konusu maddede, rakkâs (dansçı) ([80]) ve maskara gibi namus ve haysiyeti zedeleyen davranışlara alışmış olanlarla, yalancılığı herkesce bilinen kimselerden söz edilmektedir. Maddede sayılanlar örnek kabilinden olup kapsamın genişletilmesi mümkündür ([81]). Buna göre, oyun ve eğlence ile vakit geçirenler, yahut kendisini satranç ve tavla gibi oyunlara kaptıranlar ([82]), kadınlaşan erkekler (muhannes, eşcinsel) ([83]), içkiye alışmış olanlar ([84]), fâiz yiyenler ([85]) ve umûmî ahlâka aykırı davranışlarda bulunanların ([86]) şahitlikleri kabul edilmez. Bu gibi kişiler, tevbe edip durumlarını düzelttikleri taktirde şahitlikleri kabul edilir ([87]). Ancak yalancılıkla tanınıp şöhret bulmuş bir kimse tevbe etse de şahitliği kabul edilmez. Çünkü, bu kişinin tevbesinde samimi olup olmadığı bilinemez ([88]).
Ebû Hanife'ye göre, müslümanın dış görünüşü itibariyle âdil olduğunun bilinmesi şahitlik yapabilmesi için yeterlidir. İmam Muhammed ve Ebû Yusuf'a ([89]) göre ise, zahiri adalet yeterli değil, gerçekten âdil olup olmadığının araştırılması gerekir ([90]).
e- İftira Cezası Görmemek
İslâm hukuku terminolojisinde "hadd-i kazf" olarak nitelenen iffete iftira suçu, namuslu bir erkek veya kadına zina iftirasında bulunulması veya nesebin inkar edilmesi olarak tanımlanmıştır ([91]). İddiasını dört erkek şahitle isbat edemeyen kişiye, karşı tarafın talebiyle, yaptığı iftiranın cezası olarak seksen değnek vurulur ve buna hadd-i kazif denir ([92]). Böyle bir kişi tevbe etse dahi şahitliği kabul edilmez ([93]).
f- Çok Dikkatsizlik ve Uluorta Konuşmamak
Önceki hukukumuzdaki ifadesiyle fazla gafil ve mücâzif olan, yani çok dikkatsiz ve uluorta konuşan bir kişinin şahitliği kabul edilmez ([94]). Çünkü, şahitlikte konuyu iyice dinleyip anlamak ve ifade verilecek zamana kadar hafızada tutmak anlamında tam bellenmiş olması (zabt) şartı aranmaktadır. Bu husustaki herhangi bir eksiklik şahitliğe şüphe düşüreceği için kişide bu özelliğin bulunmasına dikkat edilir. Bunun için de, çok dikkatsiz olan veya sözlerini uluorta söyleyip ölçülü olmayanların bu durumları halk arasında belirgin hâle gelmişse, bunların şahitliğe ehil olmadığı kabul edilir ([95]).
g- Menfaat Sağlamamak
Mecelle m. 1700/I'de "Şehadetde def-i mağrem ve cerr-i mağnem yani def-i mazarrat ve celb-i menfaat olmamak şarttır" diyerek, şahidin davadan dolayı bir zarara uğramaması veya bir menfaat elde etmemesi gerektiği hususunu ([96]) belirtmiştir ([97]). Mecelle'de belirtilen bu hususu üç başlık altında incelemek mümkündür.
............
h- Davalıyla Arasında Bir Düşmanlık Bulunmamak
Mecelle'nin 1702 nci maddesi, "şahid ile meşhûdünaleyh beyninde adaveti dünyeviye olmamak şarttır. Adavet-i dünyeviye örf ile bilinir" hükmü ile, şahit ile davalı arasında bir düşmanlığın bulunmamasını öngörmüştür ([118]). Düşmanlık, bunların babalarının veya çocuklarının aralarında ise şahitliğe engel değildir ([119]).
Dünyevi düşmanlık, mal ve makam gibi şeylerden kaynaklanan düşmanlık olup örf ile bilinir ([120]). Eğer örf, şahit ile davalı arasında düşmanlık bulunduğunu kabul ederse, bu şahitliğe engeldir ([121]). Bu sebeple, yaralananın yaralayana, öldürülenin yakınlarının katile, zina iftirasında bulunulanın bulunana karşı şahitliği kabul edilemez ([122]).
Düşmanlığın kaynağının dinî bir sebep olması durumunda bu, şahitliğe engel değildir ([123]). Çünkü, burada yalan şüphesi olmaz. Dinî bir yasağı çiğnediği için başkasına düşman olanın, yalan yere şahitlikten de sakınacağı kabul edilir ([124]).
ı- Kendi Davası ve Kendi Yaptığı İş Olmamak
Mecelle m. 1703 "bir kimse hem müddei hem şahit olamaz. Binaenaleyh vasinin yetime ve vekilin müvekkile şehadetleri sahih olmaz" diyerek, bir kimsenin kendi davasına şahit olamayacağını belirtmiştir ([125]). Buna göre, vasî yetime, vekîl de müvekkile şahitlik yapamaz ([126]). Çünkü, bu durumda kişi, kendisi için şahitlikte bulunmuş olacaktır ([127]). Burada vasi ile vekil arasındaki fark, vasinin vasilikten çıkarıldıktan sonra şahitlikte bulunamamasına karşın, vekilin, vekâletten azledildikten sonra şahitlikte bulunabileceği hususudur ([128]).
Yine, bir kimsenin kendi yaptığı işe şahit olamayacağı da Mecelle'nin 1704 üncü maddesinde belirtilmiştir: "Bir kimsenin kendi fiiline şehadeti mu'teber değildir. Binaenaleyh vekillerin ve dellalların biz bey' etmiştik diye kendi fiillerine şehadetleri muteber olmaz. Kezalik bir belde hâkimi infisalinden sonra kablel-infisal kendisinden sudur etmiş olan hükme şehadet eylese sahih olmaz; amma kablel-infisal bir kimsenin kendi huzurunda vaki olan ikrarına ba'del-infisal şehadet eylese muteber olur". Buna göre, vekillerin ve komisyoncuların (dellalların), "bu malı o kimse nâmına biz satmıştık" diye kendi fiillerine şahitlikte bulunmaları geçerli olmadığı gibi, bir hâkimin görevden ayrıldıktan sonra, görevdeyken vermiş olduğu bir hükme şahitlik yapması da geçerli değildir ([129]).
a45UyF587661-201307301451-05
Sizi bilmem ama ben her sabah ayakkabilarimi baglamak icin egildigimde tanrim yine mi?
Diye geciririm icimden.
Charles Bukowski Sozleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sozleri
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
0 Comments:
Post a Comment
Subscribe to Post Comments [Atom]
<< Home