Monday, December 16, 2013

(GugukluhayaT) 05-Rifat Serdaroglu : HOŞ GELDİN BİNALİ

İzmir ülkenin en batıdaki metropolüdür.
Avrupaya en yakın, Afganistan'a en uzak.
Medeniyetin en çukur noktasıdır Afganistan, adeta bir negatif kutup gibidir.
Ne kadar uzak o kadar iyidir.
Türkiye'ye bakın bir.
Medeniyetin negatif kutbuna yaklaştıkça nasıl, uzaklaştıkça nasıl?

Sevinçler, sevgiler, öfkeler, üzüntüler, kederler hep daha bir hayvani.
Hayır, hakaret olarak değil, tıpkı hayvanlardaki gibi daha kontrolsüz.
Nefis terbiyesi eksikliği, kemalattan uzak bir durum.
Hani şu insan olmanın en temel unsuru olan.
İnsanı hayvandan ayıran özellik.

Adam öfkelendi mi, çekiyor vuruyor.
Adliye ifadelerinde söylenenler hep aynı.
Kendimi kaybetmişim, ne olduğunu hatırlamıyorum, gözlerim kararmış, beni tahrik etti falan.
Sevdimi öldüresiye seviyor, adam gibi, adam gibi derken insan gibi değil.
Sevgi gösterileri de öyle kontrolsüz, sel gibi, önüne çıkanı ezip geçiyor.
Bir yakını mı öldü, büyük bir keder mi yaşıyor?
Yine aynı, üstünü başını yırtmalar, yerlerde yuvarlanmalar, can hırdaş çığlıklar, etrafa saldırmalar, kendinden başka herkesi suçlamalar.
Bir kadını arzu mu etti, o kadın mahvolmuştur.
Ya kestirmeden üstüne çıkar, ya döver, ya hakaret eder, ya tecavüze yeltenir.
Hepsini düzgün yapsa, işin bir yerlerinde mutlaka şiddet, öfke patlamaları, kıskançlıkla ilgili abuk sabuk işler vardır.

Soğukkanlı hayvanlardan bir numara daha üstün, insan dışındaki memelilere yakın seviyede.

İşte İzmirin en büyük özelliği budur.
Ülkemizde medeniyetin negatif kutbuna en uzak duran şehridir.

Son elli yıldır ülkemizin batıdaki metropolleri, Afganistan'a en yakın ve o mertebede medeniyetten en az nasiplenmiş illerinden yoğun göç almıştır.
İlkel, ilkel olduğu kadar da azgın, nefis terbiyesinden az nasipli bir kitle önceleri yavaş yavaş sinsice, sonraları kanser dokusu gibi yayılmıştır.

Gönül İzmir'in bu kuşatmadan, saldırıdan korunmuş olmasını isterdi.
Fakat biliyoruz, İzmir'de dahi Suriyeli mülteciler var.
Otobüslerde, sokaklarda, alışveriş merkezlerinde birbirinden son derece uzak bu iki topluluk bir arada yaşamaya çalışıyor.
İlkel olanda sorun yok.
O zaten omuz atarak, dirsek çıkartarak yolunu buluyor.
Sorun medeni olanda, onun konuşmaktan başka elinden gelen yok.
Konuşmak..
Ama dinlemeyene, anlamayana, cahile konuşmak..
Dünyanın en sıkıntılı işidir.

Aynı sıkıntıyı Avrupa kentleri ve ülkeleri de yaşıyor.
İstemiyorlar, uzak durmak istiyorlar, etraflarında görmek istemiyorlar.
Ancak, sürekli bir akın, bir saldırı, bir kuşatma var.
Artık Paris'de, Roma'da, Berlin'de, Londra'da da aynı şekilde medeni olanla gayri medeni olanın kaotik bir dansı var.

Elbette, batının doğunun içine düştüğü kötü haller üzerinde sorumluluğu, yükümlükleri vardır.
Sonuçta kendini gayri medeni dünyanın vasisi olarak tayin etmişsin.
Dalmışsın, işgal etmişsin, sömürmüşsün.
Bir kuru özür diledikten sonra, bütün günahlarından arınmış şekilde kenara çekilemezsin.

Ancak, bilmek ve kabul etmek gerek.
Doğunun batı vasayet sistemi altına düşmesinde esas sorumlu yine kendisidir.

HASIM ASLA SUÇLANMAZ.
MUZAFFER OLAN DA SUÇLANMAZ.
HER ZAMAN KAYBEDEN SORUMLUDUR.


Çıkmışsın maça on gol yemişsin.
Vay rakip takım bize neden gol attı diyemezsin.

Kendini savunamayacak kader acze düşmek, doğunun suçudur.
Orada sorgulanması gereken şey, dünyanın geri kalmış ülkelerinde ideolojik sebepler ne olabilir?

Doğu dediğimizde, Japonya, G.Kore değil elbette.
Hatta son on yıldır Çin, uzakdoğu da değil.
İslam ülkeleri bir de Afrika ülkeleri.
Kader ortağı.
Bazen de kesişim kümesinde.
Hem Afrikalı, hem de Müslüman mesela.

Lafı dağıttık.
Benim endişem İzmir, Yılmaz Özdil, Rifat Serdaroğlunun bildiği, alıştığı İzmir olmayabilir.
İzmir'in de varoşları var.
O varoşlar dağdan değneğini taze bırakıp gelmiş yüzbinlerce insanı barındırıyor.

Rating kuruluşlarının B2 gurubu, en çok reklam değeri olan halk kesimi bunlardır.
Ülkenin bütün medyası, siyaseti ve ticareti bu nüfusu çok, kalitesi az kesiminin estetik anlayışına, değer yargılarına göre biçimleniyor.
Günümüzde bu kesim varoşlardır.
Eskiden köylüydü bunlar.
Bunlar köylüyken Çoban Sülü vardı.
Köylü ağzıyla konuşur, Nasreddin Hoca gibi köylü usulü vecizler söylerdi.

Onlar göç ettiler artık, Dudulu, Sarıgazi, Sultanbeyli, -tepe son ekli bir sürü İstanbul ilçesi, büyük kentleri çevreleyen her biri ayrı ayrı il olacak büyüklükte bir sürü ilçede yaşıyorlar.
Biraz köylü, biraz kentli, ama gerçekte artık ne köylü, ne de kentli.

Evet, doğruyu söylemek gerek.
Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) işte bu meşhur kitlenin ürettiği, ondan beslenen bir politikacı, söylemleri üslubu, herşeyi bu kitleye uygun.
Bilin ki, Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) ve AKP nerelerde oy aldıysa oralarda biraz önce anlattığım medenileşme sıkıntıları yaşayan bu kitle vardır.

İzmir'in ise bu dönüşümden beri durduğunu düşündürecek hiçbir sebep yoktur.
Kanımca, İzmir'in medeni insanları hiç ummadıkları bir şeklide güvenle yaşadıkları bu kentde de azınlık haline düştüklerini acı bir şekilde öğrenecekler.
Aslında yaşanan gayri medeni dönüşümün izlerini belediye otobüslerinde, Kordon'da, sokakta, trafikte görüyor olmaları lazım.
Şoka girecekler, kendilerini yalnız, itilmiş, azınlıkta hissedecekler.
Yerel ve genel seçimlerdeki oy kaymaları bunun en güzel işaretleri olacak.
Ve kamuoyu yoklamaları hiç de ümit vermiyor.

Kabul etmek gerek, bu ülke içinde yağla, su gibi birbirine karışamayan iki ayrı halk yaşıyor.
Her ikisi de Türkçe konuşuyor.
Ancak, bir Afganla, bir Alman ne kadar benzerse birbirine o kadar benziyor.
Birisi giderek eriyor, diğeri giderek baskın hale geliyor.

İnsanlığın tamamı için tehlike, sıkıntı.
Aynı endişeyi on yıllardır batılı ülke vatandaşları yaşıyor.
Onlar da korkularının güdüsüyle giderek daha radikal, daha ırkçı eğilimler içine giriyor.

Başarısız, ılımlı islam teşebbüsü, akıl ve ticaretle bağdaşık islam pratiği arayışları hep bundan dolayı.
Bana sorarsanız, bunların hepsi boşuna.
İslamiyet bir fikir kanserine yakalanmıştır.
Artık iflah olması mümkün değil.
Üstelik dünyayı da boğan, rahatsız eden bir hal almıştır.
Bu böyle devam edemez.

Göreceksiniz, dünyada hayat giderek daha tehlikeli, daha tepişmeli, daha sert olacak.
Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilmek çok zor.
Ancak, komplo teorilerinde bahsi geçen insanlığın islahı için, insanlık nüfusunu azaltmaya dayalı projeleri gerekli bulanlanların sayılarının günden güne arttığını tahmin etmek zor değil.
Muhtemelen insanların yüzmilyon yüzmilyon sarf edildiği savaşlar yakında.

Saygılar
Oraj POYRAZ
--------------


Rifat Serdaroglu  : HOŞ GELDİN BİNALİ

Sen, Erzincan’ın Refahiye İlçesinden kalkıp geleceksin, İzmir’i şereflendireceksin de, senden bir "Hoş Geldin" i mi esirgeyeceğiz be ya?

Tekrardan hoş geldin, sefalar getirdin.

Öncelikle bir İzmirli olarak, 2011 Genel Seçimlerinde AKP’ye oy veren 926.568 İzmirliye sitemlerimi, teessüflerimi bildirmek isterim;

"AKP’ye oy vermiş arkadaşlar; İçinizden İzmir’i yönetecek, Büyükşehir Belediye Başkanı olacak yetenekte ve çapta bir (1) tanecik olsun adam gibi adam birini bulamadınız mı?
O kadar mı kurudunuz be ya?

Aday olmaya yüreğiniz yetmedi de, elin oğlunu ta Refahiye’den bulup getirdiniz?
Yoksa biz rezil olacağımıza, Binali rezil olsun mu diye düşündünüz?

Çok ayıp ettiniz.
Hem kazanamayacağı yere adamı zorla aday yaptınız, hem Bakanlıktan ettiniz, hem de adamcağıza siyasi hayatını yenilgi ile kapatma kazığını attınız.
Teessüf ederim"

Gelelim sana Binali Kardeşim;

İzmir çok zor, İzmirli çok daha zordur.
İzmir, demokratik rejimi-lâikliği-çağdaşlığı-sosyal hukuk devleti ilkelerini çok iyi hazmetmiştir.

Ölür ama Atatürk’üne laf söyletmez.
Atatürk bunu bildiği için rahmetli anacığını İzmir’e emanet etmiştir.
Demokratik rejim ne zaman tıkansa, İzmir her zaman demokrasinin önünü açmıştır.

İzmir’in Kızları da, Erkekleri de kendilerine emredilmesine, güç gösterilmesine çok kızarlar.
Kendilerine üstten bakarsan, arabanla gezerken yol vermezsen anında çantayı kafana yersin.

İzmirli oy vereceği, Belediye Başkanı yapacağı adamı her yerde eşi ile görmek ister.
Bu yüzden eşin Hanımefendiyi de İzmir’e getir.
Ama yok öyle benzin istasyonu lokantasındaki gibi ayrı masalarda oturmak.
Sen bir masada arkadaşlarınla "kakara-kikiri" yapıp eğleneceksin, kadıncağız ağanın yanaşması benzeri, tek başına kukumav kuşu gibi oturacak.
Mademki İzmirli olmaya karar verdin, önce medeni ve çağdaş olacaksın.
Sonra, seni bozan, sana ters gelen olay var ya!
El-ele dolaşma işi!
İzmir’de kızlı-erkekli gençler el ele dolaşırlar.
Buna da alışmalısın.
Ama kim kendini şaşırır da çizgiyi aşarsa İzmirli kızlardan öyle bir sopa yer ki, anasından doğduğuna pişman olur.

İzmir’in zorluğunu şöyle anlatırlar;

Türkiye’nin çeşitli yörelerinde omuz-omuza Horonlar, el-el Halaylar oynanır.
Fakat İzmir’de herkes tek başına Zeybek oynar, hem de herkes kendine özgü figürle oynar.

Birde İzmirli, kendisine "Devlet Gücüyle" hava yapılmasına çok bozulur.

Bu yüzden Bakanlık otosundan hemen in, Binali.
İzmirlinin karşısına sakın ha sakın Bakan Binali olarak çıkma, vatandaş Binali olarak çık daha sempatik olursun.

Gösterişli, kozmik seçim büroları, yüzlerce eleman, cafcaflı kampanyalar filan yapabilirsin.
Ama seçim bütçeni, hangi müteahhitten ne kadar yardım aldığını, tüm harcamalarını tek-tek açıklamak zorundasın.
Öncelikle, TBMM’ye verdiğin mal beyanını da açıklayıver, hepimiz rahatlayalım.

Başbakan Erdoğan’ın senin adaylığını açıkladığı salon toplantısında, yüzünün halini hiç beğenmedim.
Yüzünden düşen bin paça idi Binali.
İzmirli somurtan adamı hiç sevmez, ona göre.

Sen bu seçimde başka partinin adayı olsaydın belki oy alabilirdin.
Ama Başbakan Erdoğan yok mu?
O bizi çok yaraladı be kardeşlik.
Durduk yerde bizi "Gâvur" yaptı.
Açılım diye-diye evlatlarımızı şehit eden katilleri başına taç yaptı.

"Türk diye bir ırk yoktur" diyen sepeti aldı partinizin tepesine getirdi.

Erdoğan’a kızan her İzmirli hıncını senden alacak kardeşlik, bilesin.

Bizler Adalet Partisi- Doğruyol Partisi-Anavatan Partisi-Demokrat Parti’de görev yapan binlerce insan organize olup, İzmir’in her mahallesine-her köyüne gidip AKP’ye ve Kürtçü-Bölücü Partilere oy vermemelerini isteyeceğiz.
Gücümüzü seçim sonuçları açıklanınca sen de göreceksin.
Bu köklerden gelip şu an AKP’ye yamanmış yalakalara sakın aldırma, onlara kimse selam bile vermez.

İşte böyle Binali Kardeş;

İlk gün bu kadar öğüt yeter.
Seçim zamanı nasılsa görüşeceğiz.
Sen nerede konuşursan, ertesi gün biz oradayız.
Biz namuslu- dürüst adamları destekleyeceğiz, buna karar verdik be kardeşlik.

Ömür boyu memurluk yapıp çalıştın.
Biriktirdiğin üç-beş kuruşu da İzmir’de harcama, yazık olur.
Hadi şimdi Kordona git.
Otur, koy önüne ayranını balık-rakı ile tanış.
İçmesen de kokla, İzmir’in havasını al.
İzmirlinin sana vereceği başka bir şey yok.
Erzincan’da görüşürüz.
Öptüm Binaliciğim…

Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Aralık 2013

Rifat Serdaroğlu


a45UyF587661-201307301451-05

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
A cane non magno saepe tenetur aper
* * *
Yabandomuzu hep kendinden kucuk kopeklere yem olur.

Latin Atasozu
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate