Thursday, September 12, 2013

(GugukluhayaT) 05-Balbay ve Alan'a TV yasağı! - CHP'den BDPKK'ya İmralı desteği! - Rahmi Turan - Orhan Bursalı - Cüneyt Arcayürek



Balbay ve Alan’a TV yasağı!

12 Eylül 2013

 Sincan F Tipi cezaevinde Halk TV ve Ulusal Kanal’ın yayınları kesildi.

Ankara’daki Sincan F Tipi cezaevinde Halk TV ve Ulusal Kanal’ın yayınlarının kesildiği bildirildi.
Ergenekon davasından mahkum olan gazeteci Mustafa Balbay ile Balyoz davasından hüküm giyen emekli orgeneral Engin Alan’ın da bulunduğu Sincan F Tipi cezaevindeki TV’lerden bu iki kanalın izlenmesi kısıtlandı.

CHP İstanbul milletvekili Mahmut Tanal, bir süre öncesine kadar kıstlama olmayan Sincan F Tipi cezaevinde Halk TV ve Ulusal kanalın seyredilmesinin engellendiğini bildirdi.
Tanal, Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından cevaplandırlması istemniyle TBMM Başkanlığına bir önerge de verdi.

Tanal, ‘’Bu iki kanalın izlenmesi neden kıstlanmştır, cezaevlerinde hangi TV kanalının seyredileceğine kim karar vermektedir ?
Sincan cezaevi dışında, Halk TV ve Ulusal TV yayınlarının engellendiği başka cezaevleri de var mıdır ?’ diye sordu.

SÖZCÜ

0000

CHP’den BDPKK’ya İmralı desteği!

12 Eylül 2013

CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, Çözüm süreci’nin mecliste konuşulması, İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde BDP’ye geniş temas imkanları sağlanması gerektiğini söyledi

DHA

İmralı’dan çıkan haberlerin kimin çıkardığını bilmediklerini söyleyen Oyan, "Bu süreç sağlıklı değil.
O nedenle temas imkanlarını da BDP’ye geniş sağlayarak alırsınız önünüze, o da güçlenir, temsil kabiliyeti artar.
Siz de bu legal muhataplarınızla işi götürürsünüz.
Toplum da bunu daha kolay hazmeder, daha kolay benimser" dedi.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde temaslarda bulunan CHP heyeti Bugün Diyarbakır’a geldi.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, Ankara Milletvekili Levent Gök, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, PM üyeleri Tekin Bingöl, Emel Yıldırım, Hüseyin Yaşar ve Halit Toraman, CHP il başkanlığında partililerle bir araya geldi.

Milletvekili Oğuz Oyan, CHP’nin demokrasi ile var olma mücadelesi verdiğini belirterek, bölgedeki faili meçhul cinayetlerin üzerine tek tek gideceklerini söyledi.
Oyan, şöyle dedi:

"Faili meçhul cinayetlerin üzerine tek tek gideceğiz, Uludere olayının failleri ortaya çıkarılmadan demokrasi mi olur?
Reyhanlı’da 56 kişi öldü, nasıl öldü, kim öldürdü?
Bunun sorumluluğu var, siyasi sorumluluğu var.
Başkalarını suçlarayarak kaçmak olmaz.
Dolayısıyla biz demokrasinin bir kere ülke çapında varolma mücadelesine tutunacağız.
Öbür tarafta barış ve çözüm meselesiyle uğraşacağız.
Bu kavgayı birlikte vermeliyiz.
Çünkü önümüzde sancılı bir süreç var"

"YALANLA BESLENİYORLAR"

Türkiye’nin dünyada hazin bir şampiyonluğu olduğunu ifade eden Oyan, şöyle konuştu:

"En fazla tutuklu gazeteci Türkiye’de var.
Bu Türkiye’ye yakışır mı?
Tutuklu gazeteci olmaz, tutuklu öğrenci olmaz.
Yani parasız eğitim diyen öğrenciye, terör üyesi olmakla mahkumiyet verirsen, bunun adı demokrasi mi olacak?
Bu öğrencilerin çoğu da bu bölgenin çocuğu.
606 öğrenci tutuklu.
Parasız eğitim eylemi veya benzeri basit şeyler için talepte bulunmuşlar.
Bakın ODTÜ’de benzer senaryo sahneleniyor.
Cemaat yurtlarına girmesi için kızlara baskı yapılıyor, en son istemiyoruz’ diye pankart açan kızların, başörtülü kızlara baskı yaptığı yönünde yalan tenzilat yapıyorlar.
Burdan beslenecekler ya, olmayan bir şeyi varmış gibi gösterecekler.
Bunlar yalanla besleniyorlar"

"CEMİL BAYIK’IN SÖYLEMLERİ BİZİ HAKLI ÇIKARDI"

Toplumun demokrasi talebinin ertelenemeyeceğini savunan Oyan, PKK’lı Cemil Bayık’ın geri çekilmeyi durdurduğu yönündeki sözlerin CHP’yi haklı çıkardığını bildirirken, "Demokrasi, Türkiye çapında ertelenemez bir taleptir.
Başka bir hakkı, başka bir çözüm önerisini öne almak için, Bu sonraya kalsın’ denilemeyecek bir meseledir.
Demokratik olmayan bir iktidar, kalıcı bir demokrasiyi, hiç bir bölgeye, ülkeye getiremez.
Çözüm süreci, kapalı kapılar ardından, kimin ne vaat ettiği bilinmeyen bir ortamda sonuç alınacak bir yöntem değildir.
Cemil Bayık’ın söylediği sözler, bizim ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi.
Türkiye’de yüzde 26 oy almış ana muhalefet partisine neden anlatmazsın, hade grubuna anlatmazdın, kendisine de mi anlatmazsın?
CHP bilmediği halde çözüm sürecine köstek olmamış, destek sunmuştur.
Dünyada barış, toplumun tamamını ikna ederek olmuştur.
İrlanda’da öyle olmuştur.
Toplumun daha geniş kesimlerini katarsan, daha iyi olmaz mı?" dedi.

"BDP’YE, İMRALI İLE DAHA GENİŞ TEMAS KOŞULLARI SAĞLANSIN"

Oyan, Çözüm sürecin’in mecliste konuşulmasını isterken, bu sorunun TBMM’de bir muhatabı olduğunu anlattı.
Oyan, şöyle konuştu:

"Çünkü Meclis’te bir muhatap var; BDP.
Siyasetten seçilmiş bir hareket var.
BDP, Kürtleri tam olarak temsil etmiyor, yok efendim işte liderlik İmralı’da Kandil’deymiş filan o tamam.
Ama ben diyorum ki, CHP olarak benim resmi muhatabım halkın resmi olarak seçtiği temsilcidir.
BDP hareketi, temas mı kurmak istiyor İmralı ile, gider kardeşim.
O, bu gidemez’ deme kardeşim.
Ama muhatabı o.
Ben hükümlü birini karşıma almam.
İstihbarat teşkilatı üzerinde müzakereleri götürmem.
Aslında bize kalırsa onun da götürmemesi lazım.
İradesi kısıtlı, iradesi kısıt altında olan birisi üzerinden götürmek her an, dışarıya haber çıkıyor.
Kim haberi çıkarıyor, nasıl çıkıyor?
MİT’mi çıkarıyor?
Bunları bilmiyoruz.
Bunun ne kadarı doğru?
Bilmiyoruz.
Sağlıklı değil bu süreç.
O nedenle temas imkanlarını da BDP’ye geniş bir şekilde sağlayarak alırsınız önünüze, o da güçlenir, temsil kabiliyeti artar.
Siz de bu legal muhataplarınızla işi götürürsünüz.
Toplum da bunu daha kolay hazmeder, benimser.
Bu iş meclise taşınırsa, Kürt hareketinin de elini rahatlatan bir iş olur.
İnsanların ben böyle dememiştim’ diyebileceği süreç olur"

"AKP, DÖNEMİ KAPANMAK ÜZERE"

PKK’nın önde gelen isimlerinden Cemil Bayık’ın çekilmeyi durdurduklarını açıklamasının bile iktidarın ne kadar güvensiz olduğunu gösterdiğini iddia eden CHP’li Oyan, şöyle konuştu:

"Gerçi ateşkes bitmemiş, 15 Ekim’e kadar gidecek, bir müzakere açıklığı var.
Bir miktar ateşkes devam edecek.
Bu kadar kapalı ortamda olunca iktidarın yeni gündem yaratarak bu meseleyi tali hale getirmeyeceğini nereden bileceksiniz?
Buradaki hareket,
Gezi olayları sırasında yanlış değerlendirme yaptı.
İşte ‘Yeni bir gündem oluştu.
Benim muhatabım AKP’yi zayıflatır’ diye.
‘AKP zayıflamasın, Gezi olaylarına katılmayın’ diye talimat verdi BDP liderleri.
Çünkü, ‘AKP zayıflamasın, gündem değişmesin’ dedi.
Bizce bu yanlıştır.
Eğer toplum ayağa kalmış, tepkisini dile getiriyorsa buna ortak olmak, prestij kazandırır.
O hareketin ortaya koyduğu tezleri de daha da güçlendirir.
AKP aman zayıflamasın, aman referandumdan çıksın’ üzerinden siyaset yapılamaz.
Biz CHP olarak AKP’nin zayıflaması için mücadele ediyoruz müsade ederseniz.
Ana muhalefet partisi olarak benim birinci işim AKP’yi sandıkta devirmektir.
Eğer AKP devrilmesin, zayıflamasın diye bana gelirse BDP hareketi, ya kardeşim benim işim bu.
Halk bunun için yetki verdi.
Kısa konjöktürden bakmamak lazım.
AKP iniş çizgisindedir.
AKP dönemi kapanmak üzeredir, yaralı aslan misali.
Hatta daha baskıcı olabilir, başka yöne sevkedebilir"

"EL KAİDE VE EL NUSRALAR NEREDEN ALIYOR SİLAHLARI?"

AK Parti’nin ekonomi ve dış politikalarında iflas ederek sıkıştığı için savaş naraları attığını ileri süren Oyan, şöyle konuştu:

"Savaş naralarını boşuna atmıyor.
iktidar sıkıştı, toplumsal tepkiler üzerinden sıkıştı.
Ekonomi ve dış politikaları iflas etti.
Böyle bir iktidar, her türlü çılgınlığı yapabilir.
Şimdi itibarsız bir iktidarla karşı karşıyayız.
Avrupa’da, dünyada da bu böyledir.
Türkiye zaten Suriye savaşının içinde.
El Kaide, El Nusra’lar, nereden alıyor silahları?
Herkes biliyor, her şey açık.
Günlük gidip geliyorlar.
Yani Suriye savaş açmadan biz zaten açmışız.
El Nusra diyim, yani onların radikal bir taraftarı var.
Aman ha sakın girmeyin’ diyor.
Cemil Bayık ne diyor?
Daha 10 gün önce, iktarın Suriye savaşını istemesinin arkasında çözüm sürecini rafa kaldırma niyeti seziyoruz’ dedi.
Savaş olağanüstü mahkemeler için zemin hazırlar.
Bunu düşünmediklerini nerden biliyoruz?
Hükümetin önünde 3 seçim var, tüm bunları yerine getiremeyeceğini düşünüyor"

"ÇÖZÜM YÖNTEMİNE KARŞIYIZ"

Çözüm sürecine’ değil, izlenen yöntemine karşı olduklarını anlatan CHP’li Oyan, şöyle devam etti:

"Türkiye’de demokrasinin ayrılmaz parçasıdır çözüm süreci.
Bu sorunun çözümü için meclise güvenmemiz gerekir.
Aksi halde çözülebilir bir sorunu, çözülemez hale getirirsiniz.
O yüzden biz meselenin Türkiye sınırlarında çözülmesini istiyoruz.
Başka coğrafyalardaki, Kuzey Irak’taki Erbil’deki oluşumun, oradaki özerk yönetimin varolmaması anlamına gelmiyor.
Ama ben bir çırpıda gider Musul, Kerkük’ü haleder, petrol kaynaklarını kendime bağlarım’ dersen yanlış olur.
Kendini darı ambarında gören bir anlayışın çözüm değil, barış değil savaş getireceğini düşünüyorum.
Böyle maceracı politikalar gündemimizde yok.
Biz çözüme karşı değil, çözümün yöntemine karşıyız.
Bu her geçen gün ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor" diye konuştu.

İzmir Milletvekili Oğuz Oyan başkanlığındaki CHP heyeti, akşam saatlerinde Hamravat Sosyal Tesisleri’nde sivil toplum örgütleri temsilcileriyle görüştü.
Toplantıya davet edilen 18 sivil toplum örgütünü temsilen sadece 5 kişinin geldiği görüldü.
Mali Müşavirler Odası Başkanı Erkan Azizoğlu, Eczcacılar Odası Başkanı Ferat Değer, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğ’ini temsilen Cahit Pekkolay, Diyarbakır Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkanı Mehmet Kaya ile yaklaşık 1 saat görüşen CHP heyeti adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, görüşmeler sonunda kısa bir açıklama yaptı.

CHP il yöneticilerinin 18 kurum temsilcisini davet ettiğini ifade eden Oyan, bazı sivil toplum örgütü temsilcilerinin il dışında olabileceğini, bazılarının ise birebir görüşmek istiyor olabileceğini değerlendirdiklerini söyledi.
Oyan, "Sivil toplum örgütü temsilcileri genelde çözüm sürecine destek olmamızla ilgili sorular sordu.
Biz de onları dinleyerek, sorunun çözümüne karşı olmadığımızı aksine destek olduğumuzu, ancak çözüm yöntemine karşı olduğumuzu aktardık.
Daha önce de 6 kente gimiştik.
Bu yüzden bu görüşmelerin ana temasını çözüm süreci oluşturdu" dedi.

Geceyi Diyarbakır’da geçirecek CHP heyeti, yarın sabah erken saatlerde, Alevi vatandaşların yaşadığı, Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’ne bağlı Türkmenhacı Köyü’ne giderek buradaki vatandaşların sorunlarını dinleyecek.

0000

Rahmi Turan: Başbakan’ın derdi, Türkiye’yi gerdi!

12 Eylül 2013

 Bölücüler Eylül başından beri, "Barış süreci tıkandı, artık yeniden savaş başlayacak!" diye tehdit ediyorlar.

Başbakan ve adamları, çok övündükleri politikalarında bir kez daha çuvallamış (pardon, yanılmış) oluyor!

Güneydoğu’dan, tehditler yağıyor!
Hem de ne adice tehditler!

İstihbarat birimlerinin raporları, PKK’nın isyan ya da iç savaş hazırlığında olduğunu, askerin denetimsiz bıraktığı bölgelere siperler kazıldığını gösteriyor.

PKK’nın, Faraşin Yaylası’nda büyük bir toplantı yaptığı, teröristlerin elebaşlarının şöyle dedikleri bildiriliyor:

"Artık çekilme falan yok!
100 yıldan beri Kürtlerin en güçlü ve bilinçli olduğu günlerde yaşıyoruz.
Bu gücü ‘Çözüm süreci’ diye heba etmeyeceğiz.
Artık dağda savaş bitti.
Bundan böyle şehirlerde savaşacağız.
Eylülün ikinci yarısı ve Ekim ayı, taarruzumuz öncesi son hazırlık safhamızdır"

PKK’lılar böyle küstahça tehditler savururken, Başbakan Erdoğan ne yapıyor?

O hâlâ Suriye ve Mısır’la meşgul.

Başkan Obama vuracak mı, vurmayacak mı?

Esad devrilecek mi, devrilmeyecek mi?

Bizimkinin bütün derdi bu!

Kuzum Başbakan, biraz mantıklı ol, ne olur!

Türkiye bir iç savaşa doğru gidiyor, sen ise başkalarının derdi ile uğraşıyorsun.

Türkiye parçalanırsa, o koltukta oturabileceğini mi sanıyorsun?

Gemi batarsa sen de, biz de, hepimiz de denize döküleceğiz!

"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!" mantığı yanlıştır, hayır getirmez!

* * * *

Başbakanın maaşı…

İki memur konuşuyor:

"Yav, bu son zamlar bizi mahvetti.
Elektriğe zam, suya zam, akaryakıta zam…
Fiyatı artmayan ne kaldı?
Ayın ortasını bile getiremiyorum valla…
Ne olacak bu halimiz?"

Diğer memur: "Haklısın arkadaşım, ben de öyleyim.
Bizim hanımla bu yüzden kavga edip duruyoruz.
Evde tadımız tuzumuz kalmadı" der ve sorar:

"Sahi, aklıma geldi.
Eğer eline Başbakan’ın maaşı geçseydi ne yapardın?"

Arkadaşı acı acı dudak büker:

"Orasını bilmem ama…
Başbakan’ın eline benim maaşım geçseydi, o ne yapardı, çok merak ediyorum!"

* * * *

Alkol yasağı destanı!

Gece saat 22.00’den sonra içki satısını yasaklayan kanun yürürlüğe girdi ya…
Özellikle esnafta sıkıntılar başladı.

"Gelirimiz birden düştü.
Bu gidişle dükkânın masraflarını bile zor karşılayacağız" diye sızlanıyorlar.

Bu arada Başbakan’ın "Destan yaratan polisleri" de işi sıkı tutuyor!

Alkol konusunda da destan yaratacaklar!

Bir genci, içki satılan bir dükkândan, elinde bira şişesiyle çıkarken yakalamışlar.

Delikanlı kendisini şöyle savunmuş:

"Alkol yasağından dolayı Tekelci abimiz, bana alkol satmadı, hediye etti.
Ben de, işletmesini çok beğendiğimden, bağış yaparak katkıda bulundum!"

* * * *

İşte, bizdeki demokrasi!

Bir okurumdan şu ilginç mesajı aldım:

"Saat 22.00’den sonra, bir genci palayla kovalayabilir, gaz fişeği ile yaralayabilir ve hatta öldürebilir, döve döve komaya sokabilir, tekmeleyerek hastanelik edebilirsiniz ama ona bira satamazsınız!

İşte demokrasi budur (!)"

e diyeyim sevgili okurum?
Bu sözlere ekleyecek bir şey bulamıyorum!

Tebessüm

Zengin ve fakirin duası!

Eyüp Karadayı’dan bir fıkra…

Köyün zengini, camiye gitmiş, dua ediyor:

"Allahım, büyük bir ev daha yaptıracağım, yardım et bana, ne olur!"

Bu sırada köyün fakiri de camiye gelir, onun yanına oturur ve duaya başlar:

"Allahım!
Bana birkaç lira ver de karnımı doyurayım, ne olur!
Duy sesimi Allahım, acı bana!"

Köyün zengini hemen elini cebine atar, bir on lira çıkarıp ona verir ve sert bir sesle:

"Ula, al şu parayı da defol hemen buradan…
Şimdi böyle küçük işler için Allah’ı meşgul etme, anladın mı?"

Günün Sözü

Ülke olarak koşu bandındayız sanki…

Koşuyoruz ama mesafe alamıyoruz!

SÖZCÜ

0000

Emre Kongar: 12 Eylül 2013: Ya Ölen Çocuk Sizin Olsaydı!

 

12 Eylül 2013

Hatay’da sular durulmuyor:

ODTÜ direnişine destek için, Gezi Direnişi’nde öldürülen Abdullah Cömert ile Ali İsmail Korkmaz’ın katillerinin bulunması için eylemler yapılıyor…

Ve bu eylemler sırasında yine bir facia daha yaşanıyor:

22 yaşındaki Ahmet Atakan ölüyor!

Valilik ve Emniyet, Atakan’ın binadan düştüğünü, görgü tanıkları ise polisin attığı gaz kapsülüyle kafasından vurulduğunu ve TOMA’yla ezildiğini söylüyor.

Cumhuriyet’ten Mehmet Ali Solak’ın haberine göre:

Yurttaşlar Atakan’ın ölümünü sokaklarda "Uyanın Ahmet’i öldürdüler" diye bağırarak duyurmuş.

Bu arada polis, cenazenin konulduğu hastanede bile Ahmet’in yakınlarına gaz ve copla saldırmış.

Oğlunu binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa veren acılı baba Ali Atakan "Kahraman gösterilen polis, evladımızı öldürdü" diyerek isyan etmiş!

***

Bugün yazacak çok konu vardı:

Suriye’de savaşsız çözüm önerileri ve Türkiye’nin tutumu…

Kevgire dönen ve her türlü terörü besleyen Suriye sınırının yarattığı sorunlar…

PKK’nin geri çekilme sürecini durdurması…

Olimpiyatları niçin yitirdik; tepkiler…

Milli Eğitim’deki sınav kargaşası…

İlkokula başlama yaşı sorunu…

Bütün Milli Eğitimi "imam hatipleştirme" projesi…

Okullara mescit…

İmamlara ve imam hatip lisesi öğretmelerine toplumu aydınlatma görevi verilmesi…

Alevi ve Bektaşi yurttaşlarımızın cami ile aynı yere yapılacak olan cemevi projesi karşısındaki tepkileri…

Rock’n Coke müzik festivalinde Gezi yasakları ve bizim Aykut Küçükkaya ile birlikte yazdığımız "Gezi Direnişi" kitabımızın da satışının yasaklanması…

Mustafa Balbay son kitabında neler diyor…

Yılmaz Özdil’in yeni kitabı neden çok satıyor…

Zülal Kalkandelen ile Can Başkent’in vegan kitabının önemi…

Ve bütün bunların aklımıza getirdiği soru:

Türkiye nereye gidiyor?

***

Ama bugün, bütün bu konuları ileriye bırakıp…

Ölen gençlerimizi parmaklarıyla "Bir, iki, üç, dört, beş tane…" diye "tane ile sayan" yöneticilerimize…

Polise emir veren politikacılarımıza…

Tek bir soru sormak istiyorum:

Ya ölen çocuk sizin olsaydı?

Cumhuriyet

0000

Orhan Bursalı: Fil Ayaklar Birer Birer Çökerken

12 Eylül 2013

 Hiç kabul edemiyorum…
Neyi demeyin, bu iktidar döneminde hiçbir şeyi!
Biliyorum, bazıları ince ve alaylı sesle, ama yapılan hiç iyi bir şey mi yok…
Mesela…
vesayet mesayet yollar mollar ekonomi mekonomi…
Hepsine: Hadi oradan!

Bu iktidarın tek yaptığı, hukuksuzluğu, ahlaksızlığı, üçkâğıtçılığı, üç kuruşluk namussuz insan tipi yaratmayı, para vererek TV ve gazetelerde besleme insanlar türetmeyi…
ülkeye yerleştirmek oldu.
Sandıktan çıkınca kendisine itiraz eden, gösteri yapan, yürüyen herkesi öldürme hakkını elde ettiğine inanan bir iktidar tipi…

Bütün bunların toplumda yarattığı tahribatı düşünün…

İktidar, siyasal İslam hançeriyle de ülkeyi ikiye, üçe böldü…
Bakın, bunun acısını çok çekeceğiz, çok yaşayacağız toplum olarak…
Bir kısım Talibanlar gelişiyor ve ürüyor.
İktidarda zaten Mursi’cilik ve Mısır darbeciliği oturuyor…
Türkiye’yi eski rayına değil, ama geleceğin demokrasi, özgürlük, bağımsızlık, ulusal yararını gözeten rayına oturtacak büyük bir restorasyon mümkün olabilir mi?
Başka hiçbir şey Türkiye’yi, kendi içinde bölünüp birbirinin gözünü oyanların sıradan İslami ülkesi olmaktan kurtaramaz…

***

Ahlaksızlığa bakın: Akşam gazetesi ve grubun diğer iki televizyonu, dengeli yayın yapan medya organlarıydı…
Birden yüzleri, içerikleri değişti…
İktidarcı, Erdoğancı, yandaş oldular…
Ne oldu?
Erdoğan’ın adamları bu yayınları satın mı aldılar?
Daha önce
Sabah Grubu için yaptıkları gibi?
Hayır!

Orada, ellerindeki TMSF’yi kullandılar.
Çukurova’nın borcu var diye, hepsine önce el koydular.
Ne zaman?
Seçim sürecine girince…
Akıllarınca orta sınıfı etkileyecekler…
Sonra başlarına adamlarını oturttular.
Yayın politikasını değiştirdiler…
En son Gezi’yi bahane ederek
Ali Ekber Ertürk’ü işten attılar…

Oraları senin malın mı?
Yooo…
Sadece alacakların var, tahsil edeceksin…
İçeriğine karışma hakkın olabilir mi?
Kendi mülkün gibi istediğini yapabilir misin?
Hayır yapamazsın, ahlak böyle der…
Ama yaptığın bütün kötülüklerin bir parçası olarak, aslında mülkiyet hırsızlığı da yapıyorsun bir anlamda.

Tabii en önemli noktayı kaçırmayalım: Medyayı güdersem bütün halkı, en azından seçmenin çoğunluğunu da gütmüş olurum…
Oyu sandıktan çıkardığım sürece, bana karşı her şey gayri meşrudur, herkesi ezer geçerim…
Türkiye’nin ilk uzun zamanlı siyasal İslami ideolojik iktidarının geldiği nokta budur!
Boşuna siyasal İslamdan demokrasi asla çıkmaz demiyorlar…
Zaten,
"ne demokrasisi" görüşünde değiller mi?

Gayri meşruluğun sandıkla ilgisi yok, iktidarda yaptıklarınla ilgisi var…
Medyayı her tüm aracı kullanarak devşirmen?
Ve kamuoyunu tek yanlı şartlama politikaların vb?
Gayri meşruluk, böyle başlar…
Sonra, seçilmiş ama zamanını doldurmuş bir iktidar olarak hâlâ orada oturuyor gibi olursun.

Sonra itiraz edenleri öldürmeye başlarsın…
En son
Ahmet Atakan’ın kanı kimin üzerinde?
Vatan ve Milliyet?
Vatan’ın manşetine baktım, tam olmuş…
Maşallah!
O güzelim muhalif insan
Mustafa Mutlu’yu kapı önüne koydular…
Tabii daha önce
Can Ataklı da gönderilmişti ve Çiğdem Toker…
Ruhat Mengi orada mı?
Ve daha tanınmamışlar?
..
Başbakanım için gerekirse
Milliyet’i kapatırım diyen patronlar…
Can Dündar kapı dışarı…
Tabii yayın yönetmeni ve yakın zamana kadar iktidara hayran ayran budalaları…

***

Hükümetle tutacağı işlere bunca yıllık medyasını peşkeş çekmek, nasıl bir etik anlayış?
Tabii bunun daha önceleri var, anlı şanlı televizyon patronları yolu açtı…
O bulvardan yürüyen yürüyene…
Bütün bunlar iktidarın gayri meşruluğu hanesine büyük kayıtlarla düştü…

Ülkeyi topyekûn bir RTE ülkesine dönüştürme içindeler…
Bütün mallar, şirketler benimdir…
Şimdi sizin üzerinizde gibi görünüyorsa da, bu geçici bir mal sahipliğidir…
bana biat ettin ettin..

Bu durumdayız.
Tek yaptığı bu iktidarın, yüz milyarca doları borçlanmak, insanlara bol harcama fırsatı sunmak…
Şaşkın seçmen hâlâ bunun sarhoşluğu içinde…
Oysa saadet zinciri çoktan koptu ve tüketimi geri ödeme zamanı başladı…
AKP ekonomisi bundan ibarettir…

İktidar, herkesin gördüğü ve duyduğu, kendisini orada tutan bütün fil ayaklarının birer birer yıkıldığını ve yıkılmakta olduğunun ayırdında değil…

İpi çekildi…

Cumhuriyet

0000

Cüneyt Arcayürek: Dünya Lideri mi?

12 Eylül 2013

 Bizimki, St.Petersburg’daki zirvede Obama ile derin bir konuşma yapmanın fırsatını kollar, Putin’le köşe başında el sıkışmaktan ibaret dostluk gösterisiyle yetinirken…

-açıklandığına göre- meğer araları limoni olduğu, bir araya gelmekten kaçındıkları yazılıp söylenen ABD ile Rusya başkanları; kimyasal silah kullanan Şam’a müdahaleyi rafa kaldırmanın diplomatik yollarını arıyorlarmış.

RTE ise…o sırada zirve koridorlarında dünya lideri olmanın verdiği gurur ve cesaretle ABD’yi kısıtlı müdahaleden vazgeçirme çabasında ve Esad’ı devirmek için daha kapsamlı bir müdahalenin peşinde…

Müdahaleye gün saydığı, aylardır izlediği Suriye ve Esad’ı devirme politikasının verimli sonuçlarını alacağını sandığı sırada, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, RTE’nin kendi başına pişirdiği aşa, soğuk su katan tek cümlelik bir açıklama yaptı:

"Şayet Esad, kimyasal silahları devrederse müdahaleden vazgeçeceklerini" söyledi.

Arkası iki devletin aralarında kararlaştırdığı gibi geldi.

Müdahale, diplomasi masasına yatırıldı.

Rusya, Şam’a uluslararası bir organizasyona elindeki kimyasal silahları teslim etmesini önerdi.

Zirveden bir gün sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un görüştüğü Suriye Dışişleri Bakanı ve Şam, öneriyi kabul ettiklerini açıkladı.

Başkan Obama, diplomasiye öncelik tanıdığını ve Esad’ın da kabul ettiği önerinin bir şans olduğunu ve öneri gerçekleşirse müdahaleden vazgeçeceklerini açıkladı.

Moskova ile Washington arasında öneriyi planlayan görüşmeler, Batı ülkeleri ile temaslar, görüş alışverişleri sürerken…

Ankara’nın kapısını çalan, telefonla ne düşündüğünü soran olmadı ve…

Bölgenin sözü dinlenir, güçlü hükümeti olmanın gururuyla Doğu’dan, Batı’ya hemen her gün devletlere ders veren RTE’nin…

kendinden menkul dünya liderliği hoop çöp sepetine!

***

Ankara’yı ne arayan ne de Rusya’nın önerisi üzerinde ne düşündüğünü, ne önereceğini soran var!

Sabahtan akşama telefon başında, Washington’dan Moskova’ya kadar dünyayı dolaşan, kısıtlı müdahale yetmez; Esad’ı devirinceye dek Suriye’yi vurmanın peşinde olan fanatik müdahale yanlısı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da çaresiz ve müflis bir işadamı gibi yalnız!

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri izlediği dış politika hiçbir zaman bu denli yalnız kalmadı, bu denli küçümsenmedi…

Bu hükümetin üç yıldır izlediği Suriye politikası iflas etmişti zaten.

Bu politika son gelişmeler ışığında bu kez iflastan hezimete dönüştü.

***

Rusya’nın önerisi daha çok olumlu açıklamalarla desteklenirken…
hemen her konuda bilgiç, sözü ve önerileriyle bülbül gibi şakıyan Başbakan RTE sustu.
Üç saatlik bir toplantıda
"konunun" ele alınmasından sonra; RTE, ne yazık ki öneriyle ilgili düşüncelerini açıklamayarak uluslararası diplomasiyi engin görüşlerinden mahrum bıraktı!..

Lakin Başbakanlık çevrelerinden mi, yoksa Dışişleri’nden mi, kaynağı belli değil; bir kısım medyaya sızdırıldığına göre RTE, Şam’ın kimyasal silahları teslim etmesi sürecine karşı çıkamıyor.

Diplomasi başarılı olur, müdahale rafa kaldırılırsa RTE bugün dünya gündeminde olmayan görüşlerini yineleyeceğe, "Bütün kimyasal silahlar çıkarılsa Suriye’deki sorun çözülecek mi sorusuna uluslararası camianın yanıt vermesini isteyeceğe" benziyor.

Ne ki bugünden bilinen gerçek şu:

RTE’nin aylardır Esad’ı devirmek için ısrarla dayattığı kapsamlı müdahale formülüne ABD Başkanı, Kongre, Amerikan halkının yüzde 70’i olumlu bakmıyor.

Amerikan askerini Suriye’de savaşmaya göndermeye ve genelde müdahale dahil savaşa karşılar.

Şayet kimyasal silahlar planı başarılı sonuç verirse…

ABD, Suriye muhaliflerine yeterince silah yardımıyla yetinecek!

***

Evet, müdahaleyi ortadan kaldıracak kimyasal silahları teslim planı, pürüz çıkmadan gerçekleşirse…

Ortada savaş çığırtkanlığı yapacak tek Başbakan, pardon dünya lideri RTE kalacak!

Cumhuriyet


a45UyF587661-201307301451-05
^^^^^ - vvvvv
 

zaryop:jaro

Zenginligi goruntulemek, sukurden sayilir.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate