Tuesday, September 24, 2013

(GugukluhayaT) 05-Mustafa Balbay: Karşıtlık Politikasına Karşı...

Evet aynen yaptıkları bu.

Karşıtlık politikası
Düşmanlar yaratıp kendi tabanını sıkı tutmak.
Yarattıkları karşıtlıklara bakarsanız, bunların tabanının yapısını da anlayabilirsiniz.
Demek ki, doksan yıllık cumhuriyet eğitimi yetersiz kalmış.
Bir halk kitlesi,  bunların tabanında yer alan bir kısım insan resmen allerjik reaksiyon içine girmiş.
Cumhuriyetin bütün kurumları ve değerlerine düşman.

Ve yıkılan imparatorluğun özlemi içinde, milletler üstü, ve dinler üstü bir bölge imparatorluğu hayali içindeler.
Olsa keşke, ama olamadığı için olamamış, bunu hiç düşünmüyorlar.
O zaman neden olamadıysa, şimdi de aynı.
Herşeyden önce katılımcı halklar istemiyor, böyle bir talep yok.
Eskiden de istemedikleri için misketlerin alıp gitmişlerdi, şimdi de istemiyorlar.

Ayrıca şizoid bir ambivalan duygulanım da var.
Hem dinler ve milletler üstü bir imparatorluk hayal ediyorlar, hem de sünni-müslümanların başat olduğu bir din devleti.
Bu nasıl olacak?
Hayal kurarken bile insan tutarlı olma kaygısı çekmeli.

Alevileri, Nusayrileri, Rumları, Bulgarları bütün milletleri, dinleri ve mezhepleri döve döve Osmanlı yapacaklar.
Ama herkes kardeş olacak, herkes islamın altın çağındaki(?) gibi bir uyum, bir sevgi ortamı içinde birbirine salıp dans edecek.

İslamın Altın Çağı bu da ayrı bir büyük palavradır.
Bir ütopya, bir gerçek üstü hayal.
Olmamıştır böyle birşey, bundan sonra da olmayacak.
Onların Altın Çağ dedikleri, başka milletler ve dinlerin kan ağladığı bir dönemdi.
Bu yüzyılda hayal dahi etmek ayıptır.




Saygılar
Oraj POYRAZ
--------------


Mustafa Balbay: Karşıtlık Politikasına Karşı…

24 Eylül 2013

Siyasette gücünü koruma, varlığını sürdürme yöntemlerinden biri şudur:

Karşıtlık üretmek.

Bu yöntemle öncelikle kendi siyasi hareketinizi "bütün" tutarsınız"Bakın karşımızda bizim bir an önce bitmemizi isteyenler var.
Birlik beraberliğimizi mutlaka korumamız gerekli"
propagandasını yaparsınız.

Böylece iç tartışmalar geride kalır, olumsuzluklar konuşulmaz, başarısızlıklar sorgulanmaz.

Bunun bir başka halkası da "karşıt" ilan ettiğiniz kesimlerle ilgili her türlü tasarrufu gündeme getirme hakkını kendinizde görmenizdir.
Elinizde hangi olanak varsa bunu kullanırsınız.
Elbet en etkilisi de hukuk ve medya olur.

***

Gezi direnişi başta olmak üzere hükümetin uyguladığı yöntem bu.
Toplumun giderek kutuplaşması, bunun sonuçlarının sadece bu dönemi değil, önümüzdeki kuşakları da etkileyebilecek boyutlara ulaşması pahasına bu politikada ısrar ediliyor.

Başta vurguladığımız gibi, "karşıtlık üretmek" siyaset biliminin de konuları arasında yer alan yöntemlerden biridir.
Ancak bu her türlü kuralsızlığı da içeren başlıca "icraat" haline getirilirse giderek iktidarın kendisine de zarar vermeye başlar.

İktidarın içinden de zaman zaman farklı seslerin çıkması, "Acaba yanlış mı yapıyoruz, yoksa diyalog kurmayı mı denemeliydik" sorularının fısıldanması bunun örneklerinden biri.
Yıllardır iktidar politikalarını destekleyen kesimlerin kenara çekilmesi, hatta iktidarın karşısına geçmesi işin dozunun iyice kaçtığını gösteriyor.
Toplumsal yığınların davranışını değiştirmek, bir kişinin davranışını değiştirmekten daha kolaydır.

Sabahattin Eyüboğlu bunu şöyle ifade ediyor:

"Yalanların en büyüğü halka ve çocuklara söylenendir.
Çünkü her ikisi de çabuk inanır"

Siyasal karşıtlık üretmek uğruna, halkın "güncel" düşünmesinden hareket eden iktidarın en küçük demokratik hakkın kullanımını bile "terör faaliyeti" ilan edecek kadar ileri gitmesi, yargının da buna paralel hareket etmesi, siyaset biliminin, demokrasinin hiçbir kalıbına uymuyor.

Prof.Tarık Zafer Tunaya şöyle diyor:

"Siyasi partiler, o ülkenin uygarlık tarihidir"

Bu sözü bugüne taşırsak geleceğe nasıl bir uygarlık bırakıyoruz?

Tablo ortada…

Demokratikleşme paketi hazırlanıyor, herkesten gizli.

Ekonomide rakamlar açıklanıyor, ne kadarının kayıt dışı olduğu belli değil.

Hukuk sisteminde altı ayda bir "reform" yapılıyor, her reform bir öncekini ortadan kaldırıyor.
Toplumun en büyük özlemi olan iç barışın önüne, sandık hesapları konuyor.

Uluslararası saygınlığın simgesi olan dış politika, "sıfır sorun" hedefinden "sıfır müttefik" yalnızlığına evriliyor.

İşte bütün bunların üzerine "karşıtlık üretmek" hâlâ geçerli bir anlayış olarak gündemdeki yerini koruyor.

***

"İp çekme" oyununda ortaya bir çizgi çekilir.
İki taraf ipin uçlarından tutar, var gücüyle kendisine doğru çeker.

Daha güçlü çeken kazanır.

Ya taraflardan biri, birden ipi bırakırsa ne olur?

Sahneyi gözünüzün önüne getirin!

Gezi direnişinin başarısının, tüm Türkiye’de, hatta dünyada yankı bulmasının ardında yatan, toplumun "karşıtlık üretme" anlayışının tam tersi bir tutum sergilemesiydi.

Gülümseyerek direnmesiydi.

Bu topraklarda hepimiz bir arada yaşayabiliriz duygusunun meydanlara çıkışıydı.
Türkiye’nin özlemi olan bu iklimi bozmamak, bozulmasına izin vermemek gerekiyor.

Aksi halde şu politika kazanacak:

Halkı kinle beslemek, ekmekle beslemekten kolaydır!

Not: Yazarımız Mustafa Balbay’ın önceki günkü yazısı teknik hata nedeniyle dün yeniden yayımlanmıştır.

Düzeltir, özür dileriz.

Cumhuriyet


a45UyF587661-201307301451-05

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
ANLATAMIYORUM
. . . . . .
Aglasam sesimi duyar misiniz,
Misralarimda;
Dokunabilir misiniz,
Goz yaslarima, ellerinizle?
Bilmezdim sarkilarin bu kadar guzel,
Kelimelerinse kifayetsiz oldugunu
Bu derde dusmeden once.
Bir yer var, biliyorum;
Her seyi soylemek mumkun;
Epeyce yaklasmisim, duyuyorum;
Anlatamiyorum

Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.


0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate