Monday, September 9, 2013

(GugukluhayaT) 05-NE ABD’NİN KİRLİ SAVAŞINA BULAŞALIM, NE DE SURİYE BATAĞINA SAPLANALIM!



NE ABD’NİN KİRLİ SAVAŞINA BULAŞALIM, NE DE SURİYE BATAĞINA SAPLANALIM!

09 Eylül 2013


Anımsanacaktır: Irak’taki 173.Amerikan Hava İndirme Tugayı’nın askerleri 4 Temmuz 2003 günü peşmergeler eşliğinde yaptıkları alçakça bir baskınla Kuzey Irak’taki Süleymaniye kentinde bir binbaşı komutasında üslenmiş Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin 11 mensubu ile Türkmen mihmandarlarının başlarına çuval geçirmişler ve hepsi de derdest edilip 60 saat süreyle sorguya çekilmişlerdi.
Unutmadık, dünya durdukça da unutmayacağız!

Hemen iki ay sonra dönemin Başbakanı Abdullah Gül, ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powells ile 22 Eylül 2003 tarihinde 8,5 milyar dolarlık bir kredi karşılığında TSK’nın elini kolunu bağlayan gizli Dubai Antlaşması’nı imzâlamıştı.

Buna göre, Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, Türkiye sınırları içine çekilecek, Türk ordusu hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacaklardı.
Sınırlarımız içinde ve ötesinde PKK’ya karşı harekât yapmak münhasıran ABD’nin izni koşuluna bağlanmıştı.

Çok daha keskin bir tanımlamayla nitelendirilebilir ama biz şimdilik yetkin bir vatanseverlik örneği diyelim.
Ne dersiniz?
Yoksa öyle değil mi?

Antlaşmada istenirse günümüzü de kapsadığı savlanabilecek birkaç madde daha var ki insanın tüylerini diken diken ediyor:

- ABD’nin İran’a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı askeri harekâtlara Türkiye, talep üzerine üs ve

lojistik kolaylıklar sağlayacak, askeri birlik verecek;

- Türk ordusunun asker sayısı ve silâh kuvveti, ABD’nin uygun göreceği düzey ve sayıya indirilecek, özellikle tank ve ağır silâhların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlandırılacak;

- Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan, "Kürdistan" adı verilecek devlet ilân edildikten sonra Türkiye tarafından da resmen tanınacak;

- Abdullah Öcalan ile öteki dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkartılacak!

Türkiye’yi etkisizleştiren böylesine lanet bir antlaşma unutulur mu?
Gayet tabii ki hayır; unutmadık ve asla da unutmayacağız!

Aynı yıl bir yandan ABD Dışışleri yetkilileri ile PKK Başkanlık Konseyi, öbür yandan da ABD subayları ile PKK mensupları arasında düzenli görüşmeler yapıldığı saptandı.
Yukarıdaki marifetlerinden başka programında fiili atış bölümü bulunmayan, 5 şehit subayımız ile 18 de yaralı askerimize mal olmuş "Kararlılık Gösterisi – 92" adlı NATO deniz tatbikatında Muavenet muhribimizin USS Saratoga uçak gemisi tarafından sözde kazara ama gerçekte bile bile vurulmasından tutun da PKK teröristlerine helikopterle havadan defalarca erzak yardımı yapan Çekiç Güç’e varıncaya kadar iki yüzlü ABD’nin çevirdiği dolaplar saymakla bitmez.
Yeter ki kendi çıkarı sağlansın.

Başbakan Erdoğan ise bütün bu iğrenç olaylarda birkaç kem kümden sonra ABD’ye AKP iktidarının diyetini ödercesine sustu; sanki dilini yutmuştu!
Bunun da unutulmasına asla imkân yoktur!

Şimdi de kalkmış Başbakan, "mühür bende, Süleyman benim!" tutumunun neden olduğu gerginlik ve sorunlar yetmiyormuş gibi ateş hattının çok gerilerinden, güvenli Ankara’da savaş naraları atıyor.
Ucuz kahramanlık da, neden acaba?

Başbakan’ın Fransa kaynaklı haberlere dayanarak "elimizde belgeler var!" deyip Mısır’daki darbenin arkasında İsrail’in olduğunu söylemesi ve Beyaz Saray’ın da bu beyanı derhal gayet sert bir üslûpla kınaması üzerine bir süredir ilişkilerin zaten gergin olduğu ABD ile aramız iyice açıldı.
Başkan Obama Başbakan Erdoğan’ı eskiden olduğu kadar artık sıkça telefonla aramadığı gibi Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Amerikalı mevkidaşı John Kerry ile ancak görüşebiliyor.

Kamu oyu bu gerçeğe St Petersburg’daki son G-20 toplantısında da tanık oldu.
Görüşme dedikleri, nezaket gereği ayak üstü yapılan birkaç sözcüklük hâl hatır sormaktan öteye geçmedi.
Erdoğan’ın savaş heveskârlığına karşılık Suriye’ye yapılacak, zemini hukuktan yoksun bir müdahaleyi reddeden keza Putin’le de!
Dolayısıyla, kabûl etmek gerekir ki Başbakan ofsayta düşmüş olup epeydir boşluktadır.

Kurulduğundan beri hamisi olan ABD ile önümüzdeki üç önemli seçim arifesinde durumu düzeltmek için AKP iktidarı ne yapabilir?
Örneğin, özelikle Suriye ama ona koşut olarak diğer konularda da herhangi bir "evet ama"’sız yeniden Washington’un dümen suyuna girmeye çalışabilir.
ABD’nin Suriye’ye yapmak istediği, BM’nin onayı alınmadan milletlerarası hukukta gayrimeşru olacak bir saldırıya Ankara’nın açıkça teşne olması züccaciye dükkânında kırılan cam ve porselen eşyayı mümkün mertebe tamir amacına yönelik bir "mea culpa"’dır.

Erdoğan ile Davutoğlu iki yıl boyunca Esat’a iktidarda bir haftalık, iki haftalık bir zaman kehanetinde bulundular.
Ama Esat kimin, kendisine bağlı kuvvetlerin mi, yoksa içlerinde El Kaide ile paralı asker de bulunan muhaliflerin mi kullandıkları henüz kanıtlanmaya muhtaç sarin gazı saldırısına karşın da hâlâ yerinde duruyor!
Egosu tehlikeli düzeyde yüksek olan Erdoğan işte buna tahammül edemediği için Suriye sorununu, sırf nefsi tatmin olsun diye, kendi kişisel savaşı hâline getirdi.
İslamcı dünya görüşüyle laik Cumhuriyeti zaten bir türlü benimseyemediği için sonunda "Türkiye’ye ne olur?" sorusu küçük dünyası ve dar ufkuyla umurunda bile değil!
Yeter ki iktidarı ve sayesinde keyfini sürdüğü, ömrü hayatında bir daha göremeyeceği ikbalinin kalımı sağlanmış olsun!

Ama, karanlıkta korkudan ıslık çalar gibi atılan, oy çoğunluğunun niteliği belirsiz "milli irâde" naralarına rağmen millet, Cumhuriyet yürüyüşleri ile "gezi parkı" olaylarından bu yana artık uyandı.

Yeniyor ve yemiyoruz!

Onun için ömür defterini dürmek üzere olan, biricik ve gerçek önderimiz cennetmekan Yüce Atatürk’ün "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin sunduğu nimetlerden barış sayesinde kocamış bir yurttaş olarak milletime haykırıyorum: ABD’nin kirli emellerine alet olmayalım, Suriye batağına saplanmayalım.
Çünkü, Istanbul’un olimpiyat oylamasında kaybetmesinin nedeni de yazık ki yine Erdoğan etmenidir!
Hiç kuşkunuz olmasın: Dünya, Silivri’de çiğnenen hukukun, hapse atılan yurtseverlerimiz ile laik Cumhuriyetçilerimiz ve aydınlarımızın, biber gazı, cop ve şiddet kullanımından ölen canlarımızın ayrım ve bilincindedir!

E.Fuat Tekçe

İLK KURŞUN


a45UyF587661-201307301451-05
^^^^^ - vvvvv
 

zaryop:jaro

Ey Turk Gencligi! Birinci vazifen Turk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve mudafaa etmektir.

K.Ataturk
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate