Friday, February 5, 2010

(GugukluhayaT) NİÇİN YAZIYORLAR?../www.soruyusormak.com

Sahi, niçin yazıyorlar?..
Konuşarak, kolayından derdini anlatmak varken, insanoğlunun kendisini,
kendi iradesi ile zora doğru sürükleyerek, "yazması"nın nedeni ne ola
ki?..
Çeşitli türden, değişik yazarlara bu soruyu sormuşlar.
Verilen yanıtlar birbirinden ilginç.
Gelin, birkaç yanıtı bu satırlara aktararak, üzerinde düşünmeye
çalışalım:
Jorge Luis Borges... Bu konuda şunları söylüyor:
- Yazmaktan vazgeçemem... Benim kaderim, [bir okur ve] yazar olarak, hep
edebiyata dönük oldu: Ben acil bir soruna ve bir iç gerekliliğe yanıt
vermek için yazarım... Ancak, kendi adasında yaşayan bir Robenson
olsaydım, asla yazmazdım!..
Sonra devam ediyor Borges;
- Yalnızca gerekli olduğunu hissettiğimde yazarım. Konu aramam. O'nun
gelip, beni bulmasını beklerim...
Evet, yazı yazmak belki de, düşünce ve duyarlılığın kristalize olmuş
yoğun bir dışa vurum biçimidir...
Peki, bir insan için, illaki "dışa vurum" gerekli midir?
Sanmıyoruz... Ama dışa vurulanın, özgün, nitelikli ve düzeyli olması
kişiyi "büyük" kılıyor... Eğer bu dışa vurum, kendi biçimini bulmuş ve
onun içinde estetik normları da içererek... salınıyorsa, alın size
gerçek bir "yaratı!.."
Demek ki, bu anlamda ortada bir dışa vurumun olması birincil koşul
olarak zorunlu... Ama dışa vurulanın niteliği, birincil koşulun bile
önüne geçen bir diğer birincil koşul...
İşte bu noktada yazarın başarı olgusu gündeme geliyor...
Başarılı yazar ya da başarıya ulaşamamış olan yazar...
Ünlü Amerikalı yazar Kipling bu konuda şöyle diyor:
- Başarısızlığa ve başarıya meydan okumayı ve bu iki yalana da aynı
şekilde davranmayı bilmek gerekir!..
Evet... Bilmek gerekir!.
Çünkü kimsenin başarısızlığı ya da başarısı, kendisinin ya da toplumun
zannettiği büyüklükte ya da vahamette değildir...
Yazı yazan bir insan, daha çok, yazıp bitirdiğini değil, yazacağı
yazıyı düşünmelidir...
Çünkü yazılıp, son noktası konan bir düşünce ya da duygu, artık
geçmişin ta kendisidir... Gelecek ise, işte yine tam bu noktadan
sonrakidir... Bu noktadan başlayarak ufka doğru seğirten, yeni "nokta
son"lara doğru koşturan, emek harcayan ve didinen bir soluktan
ibarettir.
Yaratıcı insan, bu soluğu içine çekmeli ve kalemine bu soluğun
dinginliğini doldurmalıdır...
Borges şöyle sürdürüyor düşüncelerini;
- Eğer bir şeyler olacağını düşünürsem, hazırlanırım...
[Hareketsizleşirim, diyelim] Ve beklerim... O zaman o bir şeyler gelir
bana; bir çeşit vahiy dalgası... Bu sözcük biraz iddialı, diyelim ki,
bir şiir... Bir öykü, bir sayfa düz yazı olabilecek bir "şey"i fark
ederim. Ama bu "şey"in, gerçek anlamda ne olduğunu daha sonra
anlarım... Ve yazmaya başlarım. Ama yazdıklarıma, elimden geldiğince az
müdahale ederim... Evet sanat Tanrıçası, "bilinçaltı" olarak
adlandırılan çağdaş mitolojimize oldukça uygun düşüyor...
Bu satırlara düşüncenizde ekleyebileceğiniz bir şeyler var mı,
bilmiyorum...
Ama isterseniz, gelin bizler de Borges'e uyalım:
"Hareketsizleşerek... Hazırlanalım."
Ve O'nun gibi, o "şey"i ve sonra, ardından olacakları hareket etmeden,
bekleyelim...
Haydi...

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

--
You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Gugukluhayat" group.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
To unsubscribe from this group, send email to gugukluhayat+unsubscribe@googlegroups.com.
For more options, visit this group at http://groups.google.com/group/gugukluhayat?hl=en.

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home


Real Estate